Çocuğuna bağımlı aileleri bekleyen tehlike
Anne-babaya bağımlı olan çocuk profiline alışkınız ancak madalyonun diğer yüzünü çevirince karşımıza ‘evlatkolik ebeveyn' çıkıyor. Evladı koruma düşüncesiyle takınılan tavır sınırı aştığında çocuk işgale uğrayabiliyor. Çocuk, kendisi olmak yerine anne-babanın uzantısı haline geliyor.
Çevrenizdeki aileleri bir gözden geçirin. Çocuklar mı annelerine bağımlı, anneler mi çocuklarına? Sorunun cevabı çift yönlü muhakkak. Anne-babaya düşkün çocuklara ‘hayırlı evlat' gözüyle bakıldığı için bu durum kimseyi rahatsız etmiyor. Ancak madalyonun diğer yüzü de var: Evlatkolik anne-babalar… Bir sohbet ortamında bile A deseniz oğlu Ahmet'e, B deseniz kızı Betül'e bağlanıyor mevzu. Varsa yoksa çocuğu… Dilinde olması bir yana hayatına da tümüyle yansıyor bu. ‘Birinci çocuğuna ihanet olur' düşüncesiyle ikinci kez anne olmayı düşünmüyor mesela. Ya da çocuğu o kadar hayatının merkezine koyuyor ki adeta bir evlatperest olup çıkıyor.
Uzman psikolog Yasemin Yalçın Aktosun, evlatkolik ebeveyn sayısının bir hayli fazla olduğunu ifade ediyor. Kılığı kıyafeti, kursu, eğitimi derken çocuğundan başka hiçbir şey düşünmeyen onlarca anne-baba var. Hayatının merkezine evladını koyanlar, bütün varoluş gayesini onlar üzerinden planlıyor. Ebeveyn bunu çocuğun iyiliği için yaptığını düşünse de bir süre sonra çocuğu işgal ediyor. Çocuğa nüfuz eden evlatkolik, onun fikri, bakışı, duruşu, konuşması gibi akla gelebilecek her şeye kendi zaviyesinden şekil veriyor. Çocuk bir süre sonra ebeveynin uzantısı haline geliyor.
Aktosun'a göre çocuk, ‘Sürekli yanımda olan biri var ve beni hiç yalnız bırakmıyor. Demek ki benim yalnız kalmamam gerekiyor.' diye düşünüyor ve güvende olmak için bu kaynağı hep yanında istiyor. Dolayısıyla annenin bağımlılığı bir süre sonra çocukta da bağımlılığa yol açıyor. Ebeveyn, çocuğa bağlandıkça çocuktan da bağlanma yönünde pozitif ve tatmin edici tepki alıyor. Bağlılık, sinsice bağımlılığa dönüşüyor.
Aktosun, bağımlı ebeveynin çocukluk öykülerine bakmak gerektiğini söylüyor. Örneğin anne ya da baba, çocuğuna bağlanmadığında çocuk kendini değersiz ve yalnız hissedebilir. Bir bağımlılığa ihtiyaç duyar. Bu duygusunu ileride çocuklarıyla giderebilir. Yahut bağlanma duygusunu eşiyle gideremiyorsa eksikliğini çocuğuyla telafi yolunu seçebilir. Çocuk, anneye babaya muhtaç olduğu için böyle bir tercihte çabuk sonuç alınır. Ebeveyn çocuğun duygusunda kendi varlığını hissetmeye başlar, kendi küçüklük öyküsünü ya da evlilik problemlerini tamir etmeye çalışır. Çocuk içinse bu çok ağır bir yük olur.
BAĞLILIK VE BAĞIMLILIK FARKI
Anneye bağlanmanın 0-2 yaş döneminde çok sağlıklı olduğunu ifade eden Yasemin Yalçın Aktosun, üç yaşla beraber bunun aynı yoğunlukta olmaması gerektiğini kaydediyor. Zira çocuk artık kendisini keşfetmeye başlıyor. Yemek yeme, uyku, tuvalet eğitimi gibi birtakım ihtiyaçlarını giderme konusunda bağımsızlaşma sürecine giriyor. Ebeveyn yoğun müdahaleyi sürdürüyorsa çocuk bireyselleşemiyor. Acıkmasına bile annesi karar veriyor ki bu hal bağlanmayı bağımlılığa dönüştürme yolundaki adımlardan biri. Aktosun, 10 yaşına gelmiş çocuğun ebeveyniyle yatıp kalktığına şahit olduğunu anlatıyor. 5-6 yaşına gelmiş çocuğun tuvalet temizliğini hâlâ annelerin yaptığına dikkat çekiyor. Üstelik anneler bundan haz alıyor ve “Bensiz hiçbir şey yapamaz.” diye gururla anlatıyor. Sağlıklı olan ise ebeveynin ihtiyaçlar dahilinde çocuğun bireyselleşmesine destek olması ve bunun için fırsatlar oluşturması.
SÜREKLİ KORUNAN ÇOCUK KENDİNİ KORUYAMAZ
Yasemin Yalçın Aktosun'un ifadesiyle ilişkide iki kişi olur ancak evlatkolik anne-babalarda yapışıklık söz konusu. Çocuk ebeveynin uzantısı gibi... Anne ve babasının fikirlerini, tercihlerini yaşatan, onları mutlu etmek için yaşayan bir varlık haline geliyor ki burada ilişkiden bahsetmek mümkün değil. Aktosun'a göre evladına aşırı düşkün ebeveynler onları koruduklarında, odasına, arkadaşına, midesine, hemen her şeye müdahale ettiklerinde kendilerini iyi hisseder, görevini yerine getirdiğine inanır. Sürekli korunan çocuk ise yarın öbür gün kendisini koruyamaz. “Evlatkolik ebeveynin çocuğu bireysel duruşuna yeterince güvenemez ve ürkek olur.” diyen Yasemin Yalçın Aktosun, ebeveyn olarak çocuğu yetiştirmekle yükümlü olduğumuzu belirtiyor.
MADDE BAĞIMLILIĞI GİBİDİR!
“Evlatkoliklik bir madde bağımlılığı gibi midir?” derseniz Aktosun, cevap veriyor: “Evet, madde bağımlılığı gibidir. Burada canlı bir varlığa bağımlı olmak söz konusu.”
Hal böyle olunca ebeveynin hüsrana uğraması kaçınılmaz. Çocuğu onun isteği dışında bir tercihte bulunduğunda anne-baba hayal kırıklığına uğruyor. Çocuk, “Ama ben başka şekilde düşünüyorum ya da başka bir şey istiyorum.” dediğinde anne bunu kabullenemeyip sarsılıyor. Evladı hep kendi hayal ettiği şekilde durmalı ki ebeveyn de ayakta durabilsin. Merkez şekil değiştirince eksen kayıyor ister istemez. Bunun ceremesini de çocuk çekiyor. Aktosun, “Ebeveyn bunun bedelini ödetir. Çocuğuna küser, trip atar, kızar, ilişkiyi kesmekle tehdit eder ve yıpratıcı süreç başlar.” diye konuşuyor.
EVLİLİĞİNİ DOĞRUDAN ETKİLER
“Bu atmosferde yetişen çocuklar kimlik bulmakta güçlük çeker.” diyen uzman psikolog Aktosun, bu halin çocuğun evliliğini bile etkileyeceği görüşünde. Çocuk bağımlılıkla beraber kimliğini kaybettiği için evlilik sürecinde de birine adeta yapışmak istiyor. İki ayrı birey olmak yerine yapışık bir şekilde başlayan ilişkinin vardığı evlilik, yuvanın sağlıksız temellerine işaret ediyor.
ÇOCUKLAR BİZİM UZVUMUZ DEĞİL
Uzman psikolog Yasemin Yalçın Aktosun, çocukların üzerinde istediğimiz hakka, karara sahip olmadığımızın altını çizerek, “Onlar bizim uzvumuz değil.” diyor. Evladımızın emanet olduğunu vurgulayan Aktosun, onlara nasıl yaklaşacağımızla ilgili yol haritasının Kur'ân'da ve sünnette yer aldığını dile getiriyor. Gerek dinimizin gerekse modern psikolojinin bu hale çözümler sunduğunu anlatarak, “Çocuklarımızı kendimizin bir parçası görmekten vazgeçelim. Onların birey olduklarını düşünelim, kimliklerini istila etmeyi bir kenara bırakalım. Bu bir zulüm. Bunu yıllar sonra fark eden çocuklar kimlik arayışına giriyor ve ızdırap çekiyor. Ebeveynden kopmalar, hayata tutunamamalar, çeşitli arayışa girmeler gibi ağır bedelleri oluyor. Amacımız biz olmadan da ayakları üzerinde sapasağlam duracak evlatlar yetiştirmek olmalı.” diye konuşuyor.
EBEVEYNİN ÖLÜMÜ TRAVMA OLUŞTURUR
Aktosun'a göre ebeveyne bağımlı olan çocuklar, onları kaybettiğinde ciddi travma yaşar ve bu kaybı kolay kolay atlatamaz. Nitekim 2011 nisan ayında bir toplu intihar haberine uyanmıştı Türkiye. Kahramanmaraş'ta yaşayan dört kardeş, annelerinin vefatından sonra dörde bölüp paylaştıkları çamaşır ipleriyle kendilerini asarak intihar etmişti. Akabinde ‘Anne düşkünlüğü intihara sürükledi', ‘Ölümüne anne sevgisi' şeklindeki haberler gündeme gelmişti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder