Namaz neden huzur verir?
Namaz, ‘müminin miracı’, ‘kalbin azığı’ olur da insan psikolojisine tesirleri olmaz mı? Namazın şahsiyetli bir insan olma yolunda bize kattıklarını Esma Sayın, Namaz ve Karakter Gelişimi adlı kitapta topladı. Sayın’a göre huşu içinde ikame edilen namaz, birçok soruna çözüm olacak etkilere sahip.Acı ama gerçek: Allah’ı görüyormuşçasına kılınması gereken namazla aramıza, o anda gözümüze çok ‘mühim’ görünen birtakım dünyalık işler giriyor. Halimiz, yıllar önce yayınlanan bir karikatürdeki reklam arasında namaz kılmaya çalışan çift’in durumu gibi. Dizi, reklam arası verdiğinde yatsının sünnetini, bir sonraki arada da farzını kılma planları yapan karı-kocanın hali abartılı olsa da gerçeklerden büsbütün kopuk değil. Günlük koşturmacanın içinde unuttuğumuz ya da tam olarak idrakine varamadığımız gerçek, namazın, kulun Allah’ı ile en fazla yakınlaştığı zaman dilimlerinden başkası olmadığı. Tasavvufi ve fıkhi açıdan onlarca hatta yüzlerce tanımı yapılabilecek kadar da derin bir mevzu. Namaz, ‘dünya ve ahiretle ilgili bütün bağlardan soyutlanma’ olarak da tanımlanıyor, Allah’ı hatırlama ve O’na boyun eğme halini de ifade ediyor. En sade şekliyle özünde bir ‘vuslat’ anı namaz. Ve kavuşmaların en kıymetlisi. Bu sebeple de her değerli fiilde olduğu gibi kıymetini idrak ettiğimiz ölçüde nasipleneceğiz ondan. Namazın Arapçadaki karşılığı olan salat’ın ‘sıli’ kökünden gelmesi, bilmek isteyene çok şey anlatıyor. Sıli, ateş demek. Hani şu, altını artık maddelerinden kurtarıp saflığına kavuşturan, demiri çelik haline getiren hatta çayı demleyen ve lezzet bulduran ateş...Namaz, insana Allah tarafından önemsendiğini hatırlatıyor“Kul, namaz vasıtasıyla Allah’ın nurani ateşlerine maruz kalır ve O’nun isimleriyle bütünleşirse kendi kusurları yok olur ve öz benliği olan İlahi özünü keşfeder. Tabii namazı şeklen değil, şuurla kılarsa.” Bunları biz demiyoruz. Namazın insan psikolojisine etkilerini içeren tez çalışmasını kitap haline getiren Adıyaman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Esma Sayın aktarıyor. Sayın’ın Nesil Yayınları’ndan çıkan ‘Namaz ve Karakter Gelişimi’ başlıklı kitabı, Allah Teala’yı görüyormuşçasına kılınan namazın karakter gelişimindeki muazzam etkilerine dikkat çekiyor.Namazı, ‘Allah, kainat ve insan döngüsünde insanı Rabbiyle, kainatla ve bütün varlıklarla bütünleştiren bir süreç’ olarak tanımlayan Sayın, bu bütünlük duygusunun insana psikolojik bir rahatlama verdiği görüşünde. Kendisinden konuyu biraz açmasını istediğimizde ‘kişisel gelişim kitaplarına’ taş çıkartacak tespitler yapıyor. Namazda insanın bir mümin olarak, bir kul olarak kimliğinin farkına vardığını anlatan Sayın, bunu rükunların tek tek içerdiği manalarla açıklıyor. Kıyama dair tespitleri şöyle mesela: “Kıyamda Allah’ın huzurundasınız ve Allah tarafından önemseniyorsunuz. Bu önemsenmek, değer verilmek kişiye psikolojik rahatlama sağlıyor. Kıyamda Allah’ın huzurunda bulunduğunu hisseden insan, Allah karşısında sevilen ve değer verilen bir varlık; Allah’ı seven ve değer veren bir insan olduğunu idrak eder. Yani namaz kılan bir birey, Allah huzurunda insan, mümin ve Müslüman kimliklerini benimseyecektir. Kıyam duruşunda insan kendisinin toplumdaki rolünü, yerini, idealini, amacını arama çabasında anlamlı bir yol kat eder.”Rükuya gelince, yine önemli tespitleri var Sayın’ın: “Rükuda Allah’ın huzurunda saygıyla eğiliyorsunuz. Bu, Allah Teala’nın size duyduğu saygının neticesidir. Bu saygı duruşu aslında Allah’ın size saygısının ifadesi. Hz. Mevlânâ diyor ki; ‘Kulunun sübhane Rabbiye’l-azîm (Rabb’im seni tesbih ve tenzih ederim) demesi Allah Teala’nın o kadar hoşuna gider ki, kuluna tekrar huzura gelme imkânı verir’. Yani hatalarınızdan, pişmanlıklarınızdan dolayı Allah’ın huzuruna geliyorsunuz fakat Allah sizi yine sayılmış kulları arasına katıyor ve tekrar huzuruna alıyor. Rükuda Allah’ın size duyduğu saygıyı hissetmiş oluyorsunuz. Bu, özsaygı açısından çok önemli. Bununla beraber insan, kendine duyduğu saygı neticesinde çevresindeki insanlara da saygı duymayı öğrenecektir.”Secde ise sadece Allah için yapılan, mutlak bir teslimiyet ve mutlak bir saygı demek olan yere kapanma halini ifade eder. Allah’a mutlak bağlılığını, sevgisini ve saygısını secde vasıtasıyla en yüksek düzeyde sunan bireyin hatalarını ve olumsuz özelliklerini ayaklarının altına alır gibi sıfırladığını söyleyen Sayın, “O’nun isim ve sıfatlarının tam anlamıyla algılanıp ahlâkî bir olgunluk seviyesine yükseldiğinde birey kendi İlahi özünü keşfeder. Bütünlük duygusu en üst noktada yaşanır.” diyor.Namazın sağladığı özgüven Allah’tan kopuk bir özgüven değil. Psikologların hayattaki en değerli duygulardan birini yalnızlaşmamak, yalnızlaştırmamak ve bu bütünlük duygusunu yakalamak olduğunu söylediğini hatırlatan Esma Sayın, “Namaz bu bakımdan tam bir psikolojik rahatlamadır.” diyor. ‘İyyake na’büdü ve iyyake nesteîn (Yalnız Sana ibadet eder, yalnız Senden yardım dileriz)’ ayetini örnek gösteren Sayın, şöyle devam ediyor: “Burada Allah Teala’dan yardım dileyen ve sadece O’na güvenen bir insan var. Allah’a her manada güvenen insan aslında kendi kapasitesine, kendi yeteneklerine, Allah ikram etti, Allah verdi diye güvenen bir insandır. Bu, kişisel gelişimcilerin dediği tarzda Allah’tan kopuk bir güven duygusu değildir. Allah’la beraber, Allah’la bütün, O’na güvenerek elde ettiğimiz bir duygudur. Bu bakımdan namazda özgüven duygusu var.”Peki, neyi eksik ya da hatalı yapıyoruz ki insanı Allah’a bu kadar yaklaştıran namazdan nasibini tam olarak alamayan geniş topluluklar olabiliyoruz? Sayın’a göre bu, namazdaki şekil-mana ilişkisini kavrayamamış olmamızdan kaynaklanıyor. Ona göre insan, kıyamda kimliğini fark edip Allah huzurundaki değerini anlamadıkça, rükuda O’na duyduğu saygıyı hissetmedikçe, secdede de onunla bütünlük kuramadıkça, yani sac ayaklarından birisi eksik olduğu zaman hayatımıza olumlu yansımıyor. Çünkü bunların hepsinin (kıyam, rüku, secde) hayat içinde bir manası, hayatımızı etkileyen bir tarafı var. Bu sac ayaklarından birisi eksik olduğu zaman hayatımıza olumlu yansımıyor.Gayret olmayınca ikram da olmuyorNamazda ikame ve huşu denilen iki önemli kavramdan bahseden Sayın, son olarak şunları söylüyor: “İkame, namazdaki ahlâkı yaşamaya çalışmak. Pek çok insanın bu ahlâkı yaşayamamasının nedenlerinden biri namaza emek vermemiz. Anlamaya çalışmıyoruz. Namazdaki şekil-mana ilişkisini fark etmek için gayret sarf etmiyoruz. O bütünlük duygusunu yakalamak için özel çaba göstermiyoruz. Gayretin neticesi ikramdır. Bu şekilde bir ikramsızlıkla karşılaşıyoruz. Huşu da çok önemli. Namazda huşuyu büyük mutasavvıflar çok önemsiyor. Gazali, Cüneyd-i Bağdadi, Beyazıd-ı Bestami gibi. Diyorlar ki, dilin söylediğini akıl fark edecek, aklın fark ettiğini ise gönlün hissedecek. Bu döngüyü yakalamadığımız zaman bu hayata da yansıyor. İnsan ilişkilerinde de böyle. Bütünlük duygusunun yakalanması esas başarı. Onu ne kadar bütünlük haline getirebiliyorsak hayata da yansıyor. Aslolan, kalbin secdesi. Diğer türlü şekilden öteye geçemiyoruz.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder