Helal kazanmak gibisi yok
Cuma sûresinde “Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın.” buyuruluyor. Ticaret meşru ve kazancı helal. Fakat ticaret yaparken ahlâkî şartlarını ne kadar gözetiyoruz?Kandırma ve yalan söyleme sanatı, kişilerin parasını kibarca çalma, kazıklamanın Türkçesi, paraya açılan kapı, piyasada çevrimiçi olmak, hırsızlığın yasal olanı… Ticaretin tanımıyla ilgili sosyal mecradaki sözlüklerde yer alan bu ifadeler, konuya bakışımız hakkında ipucu veriyor. Ancak İslamî literatürde mesele bu bakış açısından çok uzak. İslam Ansiklopedisi, ticareti ‘kâr amaçlı mal mübadelesi’ şeklinde tanımlıyor ve ticaret ahlâkından bahis açıyor. Dinimiz, ticaret üzerinden ahlâkî müeyyidelerle israftan, cimrilikten, dünya malına aşırı bağlanmaktan, yoksulu hor görmekten sakınmamızı salık veriyor. Bunların yanı sıra özellikle “Rızkımın peşinde koşuyorum.” diyerek manevi hayatı ihmal etmekten men ediyor. İlahiyatçı-yazar Ali Demirel, bunun en bariz örneğini cuma vakitlerinde gördüğümüzü söylüyor. Sahiden çevremize bir göz atalım. Cuma vakti kaç dükkânın kepengi kapanıyor ya da kaçımız o vakitlerde alışverişten geri duruyoruz?Demirel, “Cuma günü, namaz ile yükümlü olanların özürsüz olarak cuma namazını terk edip başka meşguliyetlerle uğraşması caiz değil.” diyor ve bu konudaki açık bir ikazı hatırlatıyor: “Ey iman edenler! Cuma namazına ezan ile çağrıldığınız zaman derhal Allah’ı zikretmeye (hutbe ve namaza) gidin, alışverişi bırakın. Bilirseniz, bu sizin için çok hayırlıdır!” (Cuma Sûresi/9)Demirel’in verdiği bilgiye göre İslâm âlimleri, (bu ayete istinaden) iç ezan okunduğu esnada cuma namazına gitmesi gerektiği halde gitmeyip alışveriş yapan kişilerin muamelelerinin caiz olmadığını belirtiyor ve bu vakitte yapılan alışverişte bereket olmayacağını beyan ediyor. Hanefîlere göre cuma vaktindeki bir satış, harama yakın mekruh sayılırken, çoğunluk fakihlere göre haram.Sanmayın ki İslâmiyet ticareti yasaklıyor. Aksine çeşitli ayetlerde ticarete teşvik var: “Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyiniz. Ancak karşılıklı rızaya dayanan ticaret bunun dışındadır.” (Nisâ Sûresi/29) Yaşayan Kur’an olarak nitelendirilen Efendimiz de bizzat alışveriş yapıyor, borçlanıyor, rehin veriyor, ortaklık kuruyor. Kimseyi ticaretten men etmediği gibi rızkın onda dokuzunun ticarette olduğunu ifade buyuruyor. Ancak haksız kazanca yol açan faiz, karaborsacılık, yalan, hile, hıyanet, vaadi bozma vb. tutumları yasaklıyor.‘Pahalansın da öyle satayım’ diye düşünerek mal saklanmamalıAllah Resulü (sas), “Pazara (satmak üzere) mal sevk eden (kâr eder, helâlinden) rızka kavuşur. İhtikâr yapan (pahalansın da öyle satayım diye malını saklayan), lânete uğrar.” buyurarak, iktisadî hayata mühim bir düstur getirir. Buna göre ticarette piyasayı daima dolu tutmak esastır. Pahalandırarak daha çok kâr etmek için malı piyasaya sürmemek, saklamak, (yani ihtikâr) yasaklanmıştır.Satıcı, malın kusurunu gizlememeliEfendiler Efendisi (sas), “Ey tüccarlar! Şurası muhakkak ki, kıyamet günü tüccarlar, fâcirler (haddi aşan, Allah’a âsi olan kişiler) olarak diriltilecekler, ancak Allah’tan korkanlarla, dürüst olanlar ve (malın evsafını belirtirken) doğru söyleyenler hâriç.” buyurarak tüccarları uyarıyor. Allah Resulü’nün beyanına göre satıcı, müşteriye malı hakkında doğru bilgi vermeli, malın ayıbını ve kusurunu gizlememeli.Ölçü ve tartıda hile yapılmamalıKur’an-ı Kerim’de, eski milletleri helâk eden musibetlerden biri olarak ölçü ve tartıda yapılan hile gösterilir. Sözgelimi, Hz. Şuayb’ın kavmi bu zaafından dolayı uyarılmış, yola gelmeyince helâk edilmiştir. Bu kıssanın yanı sıra Mutaffifîn Sûresi de “Ölçü ve tartıda hile yapanlara yazıklar olsun!” diye ağır bir tehditle başlar, bu tavrın ahirete imanla asla bağdaşmadığı ifade edilir ve ahirette azabın çetinliğinden haber verilir.‘Malım iyi’ diye yemin edilmemeliFahr-i Kainat Efendimiz, “Alışverişte fazla yeminden kaçının zira o, mala rağbeti artırsa da daha sonra bereketini giderir.” buyurur. Yalan yere yemin ederek malını satan kişi için de üslûbu pek şiddetlidir: “Yalan yeminle malını cazip kılan kimse, Müslüman bir kimsenin malını gasp etmiş olduğu için, kendisine gazap edilmiş olarak Allah’a kavuşur ve “... Allah’ın (rahmet) nazarıyla bakmayacağı üç kişiden biri olur.”Alış-verişler yazılarak kayda alınmalıÂlimler, Hz. Peygamber’in alışverişleri yazıp, üzerinde anlaşılan şartları kaydettiğini gösteren rivâyetlerden hareketle, bunun uyulması gereken bir edep olduğunu belirtir. Borçlanmalarda az da olsa çok da olsa yazmak, zaten Kur’an’ın bir emridir: “Ey iman edenler, belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazın…” (Bakara 2/282)Teraziyi müşteri lehine ağır tartmalıEfendiler Efendisi (sas), bir tartıcıya, “Tart ve (terazinin kefesini müşteri lehine) ağır kıl.” diye emreder. O’nun bu tavrı bize kesin bir çerçeve çizer. Satıcı terazi kullanırken, satılan malı müşteri lehine biraz ağırlaştırarak tartmalı.Pazarlığı yapılmakta olan mala müşteri olunmamalıAlış verişlerimizde pazarlık yapmak sünnet. Efendimiz de Cabir’den (ra) deve satın alırken pazarlık etmiştir. Ancak Allah Resulü (sas), “Kişi, kardeşinin almakta olduğu mala alıcı çıkmasın; istemekte olduğu kıza da talip olmasın. Önceki izin vermişse o başka.” buyurur. Bu edep, alıcı ve satıcının ikisi için de geçerli. Bir müşteriyle satış muamelesi başlamış fakat satışı kesinleşmemiş bir mala daha uygun şartlar teklif ederek müşteri olmak hoş karşılanmaz.Ödeme güçlüğü çekene kolaylık sağlanmalıPeygamberimiz (sas), ticari ilişkilerini kolaylık prensibine göre düzenleyen, nazik ve müsamahakâr tâcirlere, “Satarken, alırken ve alacağını isterken müsamahakâr davranan (muhataplarına kolaylık gösteren) şahsa Allah rahmetiyle muamele etsin.” ifadeleriyle dua eder, geçmiş ümmetlerde yaşanan bir vakayı şöyle özetler: “Sizden önceki ümmetlerden bir adam (vefatından sonra) hesaba çekildi. Hayır adına lehinde olabilecek bir şey bulunamadı. Ancak şu var ki, adam (hayatta iken) ticaret yapar ve kolaylık sağlardı. Adamlarına darda ve zorda kalan borçlulara kolaylık göstermelerini söylerdi. İşte bu muamelesi sebebiyle Azîz ve Celîl Allah buyurdu ki: Biz, darda kalanlara müsamahalı davranmaya ondan daha layığız; onu affedin!”Mala karşı hırs gösterilmemeliTicaret hayatında gözünü mal hırsı bürümüş bir insanın Allah’a karşı kulluk şuuru içinde hareket etmesi çok zor. Bu hal, hased duygularıyla başkalarının elindekine göz dikmeye, haklarını gasp etmeye götürebilir. Bundan dolayı Kur’ân-ı Kerim’de insanın mal arzusunun şiddetine işaret edilir: “Ondaki mal hırsı pek şiddetlidir.” (Âdiyât, 8)Ancak burada şu ince noktaya temas etmek gerekir: Allah rızasında kullanmak ve salih amellere vesile olmak niyetiyle çok kazanma düşüncesi yanlış değildir. Önemli olan kazandığı malı meşru dairede hareket ederek kazanmak ve haksız rekabet yollarını kullanarak başkalarının ekmeğiyle oynamamak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder