Evde oynanabilecek oyunlar
Malum bizim "toddler" (bebek değil, çocuk değil, ne diyeyim bilemedim. TIFIL mı desem, evet evet tıfıl diyeyim, cuk oturdu), bizim tıfıl sanki totosuna motor takmışlar gibi bıdı bıdı yürümeye başlayalıberi, tam bir "Tasmania Canavarı"na dönüştü dostlar. Kendisini durdurabilene aşk olsun, "o kadar az yemeyle bu kadar enerjiyi nereden buluyor?" konulu bir araştırmaya el attım, fizyoloji alanında (olmadı barış alanı olsun) nobel ödülü alacağım. Velhasıl işte 20'sinde anne olmakla 30'unda anne olmak arasındaki kuantum enerji farkını tam bu anda anlıyorsunuz, ona hiç girmeyeyim..
Şu güzel yaz günlerinde çocuğu 3 saat çimene, göl kenarına, dağ tepesine yaymak, oyun gruplarına götürmek, şehrin oyun parklarını tek tek keşfe azmetmek (ayol bu şehirde çocuk parkları app'i var iyi mi?! Çocuğun yaşını, bulunduğunuz caddeyi giriyorsunuz, yaşa uygun oyun alanlarını gösteriyor, Evropa medeniyet beşiği resmen, dumur!!!) ya da anne bebek yogasına, jimnastiğe, yüzmeye gitmek kolay anacığım. Zaman hızla geçiyor bu aktiviteler sırasında. Lakin Avrupa havası yamuk yapıp da 14 derece sağanak yağmur yağınca göreyim ben sizi tek başınıza o tıfılla evde tıkılı halde.. Ha işte. Şimdi o derdinize dermaĞn olmaya azmettim.
Daha önce 0-6 ay içinde hangi oyunları oynadığımızı burada ve sonra 6-12 ay içinde hangi oyunları oynadığımızı da burada yazmıştım, hatırlarsınız. Şimdi birkaç ekleme yapacağım, 12. aydan bu yana ne oyunlar eklendi, özellikle yaz günlerinde neler yaptık bir anlatayım.
Maya'yla oynadığım ya da onun kendi kendine serbestçe oynadığı oyunlar (serbest oyunun faydaları üzerine buraya bir tık)genel olarak "deliye pösteki saydırtmak" başlığı altında özetlenebilecek türde şeyler. Mesela koy önüne rengarenk kapları, mesela mutfak tencerelerini böyle resimdeki gibi yuvarlak koy, ortasına oturt, ver eline bir metal bir tahta kaşık, bateri çalmacılık oynasın (tabii komşusuz ya da iyi yalıtımlı ortamlarda) ya da bebek kaşıklarını ben 10'ar 10'ar alıyorum, bir kutuya koy, evirsin çevirsin, sonunda açsın, kaşıklarla oynasın. Ya da içi bozuk para, düğme ya da fasülye, nohut dolu kutular ver ve herşeyi ağzına attığı bir dönem olmasın bu, yine de gözünü üzerinden ayırma tabii, oynasın dursun. Ya da çeşitli büyüklükte içi su dolu kaplar ver, suda yüzecek çeşitli boyutlarda plastik şişe kapaklarını at içine (balkon bebek havuzu ya da banyo için ideal). Bebeklerin ve küçük çocukların ve de delilerin en sevdiği şeydir bu tip pösteki sayma işlemleri. En az 30-40 dakika garanti! Küçük motor kasların, el-göz koordinasyonunun ve neden-sonuç ilişkilerinin gelişimi için de ideal tabii.
Bir başka oyun önerisi, bahsettiğim "dev yatak"ta jimnastik, kucaklaşma, boğuşma, kudurma ve emekler pozisyonda sırtta çocuk tüm evi turlama (atçılık yani bildiğin). Bu genelde babaların işidir ama bizim evde tam tersi, ben akdeniz kanımla çocukla altlı üstlü, Beyaz Atlı Prens "Evropa" adamı, nazik ve mesafeli. Onlar daha çok yerde tahta bloglarla oynuyorlar ve en büyük "raydan çıkma" davranışı da Maya'nın tahta blog kulelerini el ve ayak darbeleriyle ve "nıhahaha!" diye yankılanan kahkahalarıyla yıkması oluyor - ki bu bile sakin Evropa adamını "acaba bizim çocuk oğlanlarla takıla takıla bully (zorba) mı oluyor, acaba çok mu agresif?" gibi endişelere gark ediyor (hey güzel allahım!) Babannesi de masaya kaşıkla vurmaya kalkınca hemen çocuğu masadan indirir mesela, Evropalı böyle böyle sakin sessiz "medeniĞ" oluyor demek ki. Bizde de çocuk çalar hepberaber oynarız malum (Ritm duygusu önemli tabii; Avrupalının göbek atmasıyla bildiğin kütüğün göbek atması arasındaki benzerliği düşünelim ve gülelim) Lakin bizim Akdenizli genleri ağır basıyor, çocuk "yüksek sesli", bilmem nasıl "evropalılaştırabildiklerimizden" olacak..
Bir diğer oyun - ki "tüm zamanların en sevilen oyunu" bu sıralar - "sakla ve arat". Bunun için bir adet meraklı bebek, bir adet oyuncak ya da ilerleyen aşamalarda elinize ne geçerse, bir adet de örtü (yataktaysanız yatak örtüsü, mutfaktaysanız el bezi, kurutma bezi vs.) ve ce-e oyununun bir benzerini oynuyorsunuz. Bu sayede el çırpmayı, elleri ağza götürerek "a-a!" diye şaşırmış gibi yapmayı falan öğretebilirsiniz. Toplum içinde rastgele tekrarlayınca çocuk, özellikle komik oluyor.
Mandal oyunu bir başka elzem oyun, evde ne kadar mandal varsa yığın önüne, hatta kağıtlara, kitaplara, ne bulursanız onlara mandalları mandallayın (böyle bir fiil var mıdır yüce dilimizde, bilemiyorum ama anladınız siz) uğraşsın dursun, zaman su gibi akıp geçsin.
Hiçbirinden fayda göremezseniz ve hava dışarıya çıkamayacak derecede berbatsa ve kafayı sıyırmak üzereyseniz, içine girip bebekle beraber banyo yapabileceğiniz bir küvetiniz falan da yoksa, son çare olarak önerebileceğim ve yüzde yüz işe yarayan, en canavar bebeği bile 15dk oyalayabilecek derecede iddialı bir aktivite daha önereyim son olarak: 1 adet sarmısak. Evet. 1 adet sarmısak, en kabuklusundan, en hışırdayanından, en top olsun yuvarlansınından, en diş diş ayrılasından bir adet sarmısak! Sadece vampirlere karşı değil, azman tıfıllara karşı da birebir. İlaç gibi vallahi bu sarmısak. Ver eline, koy kendi alnına serin bir elbezi, ooooh. Biraz kokuyor ama artık olsun.. Bir sonraki dönem oyunlarında - umarım daha manalı, daha az pöstek saymalı oyunlar olacak artık - görüşmek üzere, kalın sağlıcakla!
Şu güzel yaz günlerinde çocuğu 3 saat çimene, göl kenarına, dağ tepesine yaymak, oyun gruplarına götürmek, şehrin oyun parklarını tek tek keşfe azmetmek (ayol bu şehirde çocuk parkları app'i var iyi mi?! Çocuğun yaşını, bulunduğunuz caddeyi giriyorsunuz, yaşa uygun oyun alanlarını gösteriyor, Evropa medeniyet beşiği resmen, dumur!!!) ya da anne bebek yogasına, jimnastiğe, yüzmeye gitmek kolay anacığım. Zaman hızla geçiyor bu aktiviteler sırasında. Lakin Avrupa havası yamuk yapıp da 14 derece sağanak yağmur yağınca göreyim ben sizi tek başınıza o tıfılla evde tıkılı halde.. Ha işte. Şimdi o derdinize dermaĞn olmaya azmettim.
Daha önce 0-6 ay içinde hangi oyunları oynadığımızı burada ve sonra 6-12 ay içinde hangi oyunları oynadığımızı da burada yazmıştım, hatırlarsınız. Şimdi birkaç ekleme yapacağım, 12. aydan bu yana ne oyunlar eklendi, özellikle yaz günlerinde neler yaptık bir anlatayım.
Maya'yla oynadığım ya da onun kendi kendine serbestçe oynadığı oyunlar (serbest oyunun faydaları üzerine buraya bir tık)genel olarak "deliye pösteki saydırtmak" başlığı altında özetlenebilecek türde şeyler. Mesela koy önüne rengarenk kapları, mesela mutfak tencerelerini böyle resimdeki gibi yuvarlak koy, ortasına oturt, ver eline bir metal bir tahta kaşık, bateri çalmacılık oynasın (tabii komşusuz ya da iyi yalıtımlı ortamlarda) ya da bebek kaşıklarını ben 10'ar 10'ar alıyorum, bir kutuya koy, evirsin çevirsin, sonunda açsın, kaşıklarla oynasın. Ya da içi bozuk para, düğme ya da fasülye, nohut dolu kutular ver ve herşeyi ağzına attığı bir dönem olmasın bu, yine de gözünü üzerinden ayırma tabii, oynasın dursun. Ya da çeşitli büyüklükte içi su dolu kaplar ver, suda yüzecek çeşitli boyutlarda plastik şişe kapaklarını at içine (balkon bebek havuzu ya da banyo için ideal). Bebeklerin ve küçük çocukların ve de delilerin en sevdiği şeydir bu tip pösteki sayma işlemleri. En az 30-40 dakika garanti! Küçük motor kasların, el-göz koordinasyonunun ve neden-sonuç ilişkilerinin gelişimi için de ideal tabii.
Bir başka oyun önerisi, bahsettiğim "dev yatak"ta jimnastik, kucaklaşma, boğuşma, kudurma ve emekler pozisyonda sırtta çocuk tüm evi turlama (atçılık yani bildiğin). Bu genelde babaların işidir ama bizim evde tam tersi, ben akdeniz kanımla çocukla altlı üstlü, Beyaz Atlı Prens "Evropa" adamı, nazik ve mesafeli. Onlar daha çok yerde tahta bloglarla oynuyorlar ve en büyük "raydan çıkma" davranışı da Maya'nın tahta blog kulelerini el ve ayak darbeleriyle ve "nıhahaha!" diye yankılanan kahkahalarıyla yıkması oluyor - ki bu bile sakin Evropa adamını "acaba bizim çocuk oğlanlarla takıla takıla bully (zorba) mı oluyor, acaba çok mu agresif?" gibi endişelere gark ediyor (hey güzel allahım!) Babannesi de masaya kaşıkla vurmaya kalkınca hemen çocuğu masadan indirir mesela, Evropalı böyle böyle sakin sessiz "medeniĞ" oluyor demek ki. Bizde de çocuk çalar hepberaber oynarız malum (Ritm duygusu önemli tabii; Avrupalının göbek atmasıyla bildiğin kütüğün göbek atması arasındaki benzerliği düşünelim ve gülelim) Lakin bizim Akdenizli genleri ağır basıyor, çocuk "yüksek sesli", bilmem nasıl "evropalılaştırabildiklerimizden" olacak..
Bir diğer oyun - ki "tüm zamanların en sevilen oyunu" bu sıralar - "sakla ve arat". Bunun için bir adet meraklı bebek, bir adet oyuncak ya da ilerleyen aşamalarda elinize ne geçerse, bir adet de örtü (yataktaysanız yatak örtüsü, mutfaktaysanız el bezi, kurutma bezi vs.) ve ce-e oyununun bir benzerini oynuyorsunuz. Bu sayede el çırpmayı, elleri ağza götürerek "a-a!" diye şaşırmış gibi yapmayı falan öğretebilirsiniz. Toplum içinde rastgele tekrarlayınca çocuk, özellikle komik oluyor.
Mandal oyunu bir başka elzem oyun, evde ne kadar mandal varsa yığın önüne, hatta kağıtlara, kitaplara, ne bulursanız onlara mandalları mandallayın (böyle bir fiil var mıdır yüce dilimizde, bilemiyorum ama anladınız siz) uğraşsın dursun, zaman su gibi akıp geçsin.
Hiçbirinden fayda göremezseniz ve hava dışarıya çıkamayacak derecede berbatsa ve kafayı sıyırmak üzereyseniz, içine girip bebekle beraber banyo yapabileceğiniz bir küvetiniz falan da yoksa, son çare olarak önerebileceğim ve yüzde yüz işe yarayan, en canavar bebeği bile 15dk oyalayabilecek derecede iddialı bir aktivite daha önereyim son olarak: 1 adet sarmısak. Evet. 1 adet sarmısak, en kabuklusundan, en hışırdayanından, en top olsun yuvarlansınından, en diş diş ayrılasından bir adet sarmısak! Sadece vampirlere karşı değil, azman tıfıllara karşı da birebir. İlaç gibi vallahi bu sarmısak. Ver eline, koy kendi alnına serin bir elbezi, ooooh. Biraz kokuyor ama artık olsun.. Bir sonraki dönem oyunlarında - umarım daha manalı, daha az pöstek saymalı oyunlar olacak artık - görüşmek üzere, kalın sağlıcakla!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder