Oyalanma özgürlüğü
Anne olduktan sonra kaybettiğim hak ve özgürlüklerimin en başında "oyalanma" yani "sallana sallana iş yapma", "süzüle süzüle yürüme", "keyfimin kahyası ile oturup kahve içme" özgürlüğü geliyor sevgili dostlar. Ne yazık ki 6 aydır hiçbir işimi oyalanarak yapamadım ve bundan sonrası için de şüpheliyim. Zira serde on parmakta on farklı hadiseyi bir arada götürme (marifet diyemedim) takıntısı bulunuyor. İlla ki çocuğuma da ben bakarım, kişisel bakımımı ve sporumu da tam yaparım, entellektüel birikimimi de arttırmak pek mümkün olmasa da en azından kaybetmemek için gri hücrelerimi maksimum surette kullanırım, üstüne bir de ev işlerini ve günlük koşturmacayı da aradan çıkartırım diyorsanız, ne halde olduğumu az çok zaten biliyorsunuzdur. Anneliğe Giriş 101 öğrencileri için şöyle söyleyeyim: istisnasız her yere; tuvalete bile koşarak giden, koşarak gelen kişiye anne denir.miş.
Son yıllarda kariyer-okul-özel hayat üçgeninde muhteşem bir denge sağlamıştım ben. Yani her birine güzel zaman ayırıyor, hiçbir şeyden geri kalmadan gül gibi yaşayıp gidiyordum. Hatta son iki senedir haftanın bir gününün öğlene kadarki zamanını mutlak surette boş bırakıyor, tamamen kendime zaman ayırıyordum. Sonra biz kocamla belamızı aradık, çocuk yapmaya karar verdik - hoş böyle diyince pişmanmışız gibi sanılmasın, memnunuz hayatımızdan. İçimizde yıllardır gizli kalmış mazoşist tarafımız hönküre hönküre açığa çıktı son 6 ayda, neyse.. Ama gel gör ki hamileliğimin son iki gününü de içine alacak şekilde, son 6 aydır ben hiçbir surette telaş etmeden, koşturmadan, hop oturup hop kalkmadan bir iş, bir uğraş yapamaz haldeyim. Minik sultanı babasına ya da son haftalarda olduğu gibi babannesine bırakmış olsam dahi, bir türlü "oyalanabilme özgürlüğü"mü geri kazanamadım yahu. Şu ana dek Maya'dan en fazla 3 saat ayrı kalabildim çünkü bu onun memeye yapışma azmiyle çıldırmadan geçirebildiği maksimum süre. Bunu da ancak ve sadece babası etrafındaysa başarabiliyor (baba kız aşkının anne üzerindeki olumlu sonucu). Genellikle 1,5 saat ayrı kalıyoruz ve bu süre hem Maya hem de ona bakan kişi için "çekilebilir, dayanılabilir, eh katlanacağız artık'lanabilir" bir süre oluyor. O 1,5 saatte ben ya spora gidiyorum, ya masaja / bakıma gidiyorum ya da Maya dışarıya çıkarıldıysa evde yapılacak işleri hallediyorum. Her halikarda evde bile olsam "yürüme"yi unuttum mesela, devamlı koşturuyorum. Mesela çamaşırları makineye at, koştur evi toparla, bir toz al başarabilirsen elektrikli süpürgeyle odalar arası maraton yap, hop düdük öttü, çamaşırları makineden çıkart, kurutucuya at, koştur koştur iki email yazılacaktı, birkaç blog vardı, dur düdük öttü, çamaşırları kurutucudan çıkart, hızlı hızlı katla (ütü neymiş, ütü denen şey sadece kocanın ultra fantastik business faliyetleri öncesi yapılan bir şey artık), hop geçen bi makale indirdiydin onu aç oku, doktorada işine yarar mı bir bak (doktorayı da dondurdum sözümona bu sene), zamanın mı kaldı, gir banyoya köpük ne ya, gerek yok, duş al çık, bari yüzüne bir krem sür de kartlaşma genç yaşta, of göz altı kremi mi alsam yavaştan? Hop 1,5 saat geçmiş bile.. Ya da dışarıya mı çıktım, o saat koşar artık, saatle ben de koşarım, koşa koşa yürüyorum artık ben sokaklarda, cross-fit'çi oldum resmen. Son zamanlarda bizim köşeden eve 5dk'da koşar oldum, elimde de illa ki market alışverişi olmalı ağır ağır.. Hayır bir de bizde alışverişi ve yemeği Beyaz Atlı Prens yapar üstelik, bir tek kendimin gündüz öğünü (kahvaltı desen değil, öğle yemeği desen değil, günde 1 gündüz ağza tıkılan şeyler işte, ne denir bilemedim o öğüne) ve kızın alışverişi bende..
Velhasıl bu sabah 3 saatlik bir kaçış yaptım, bu hafta noel tatili nedeniyle babayla kız başbaşalar evde. Aslında işim 1,5 saatte bitti, koşa koşa yapmaya alışkın olduğum için. Ama valla ne yalan söyleyeyim şeytan dürttü, dedi ki "manyak mısın, ne eve gideceksin, babası bakıyor zaten, oynalansana!" Ay vallahi ağzına sağlık şeytancığım, evi aradım baktım asayiş berkemal, e o zaman?! Allaaaaaah, tutmayın beni oyalanma özgürlüğümü kullanaacağım.. Tam da noel marketleri etrafa saçılmış, ona elle buna bak. Tam 1,5 saat oyalandım ohh mis! Yavaş yürüyorum falan böyle bildiğin gibi değil.. Bir de üzümlü kek almışım elime, sallan yuvarlan ooooh. Aman az kalsın ağzımdan "yaw çocuksuz hayat ne güzelmiş!" falan çıkacak, o derece mesudum.
Sonra tilkinin dönüp dolaşacağı yere döndüm işte.
Son yıllarda kariyer-okul-özel hayat üçgeninde muhteşem bir denge sağlamıştım ben. Yani her birine güzel zaman ayırıyor, hiçbir şeyden geri kalmadan gül gibi yaşayıp gidiyordum. Hatta son iki senedir haftanın bir gününün öğlene kadarki zamanını mutlak surette boş bırakıyor, tamamen kendime zaman ayırıyordum. Sonra biz kocamla belamızı aradık, çocuk yapmaya karar verdik - hoş böyle diyince pişmanmışız gibi sanılmasın, memnunuz hayatımızdan. İçimizde yıllardır gizli kalmış mazoşist tarafımız hönküre hönküre açığa çıktı son 6 ayda, neyse.. Ama gel gör ki hamileliğimin son iki gününü de içine alacak şekilde, son 6 aydır ben hiçbir surette telaş etmeden, koşturmadan, hop oturup hop kalkmadan bir iş, bir uğraş yapamaz haldeyim. Minik sultanı babasına ya da son haftalarda olduğu gibi babannesine bırakmış olsam dahi, bir türlü "oyalanabilme özgürlüğü"mü geri kazanamadım yahu. Şu ana dek Maya'dan en fazla 3 saat ayrı kalabildim çünkü bu onun memeye yapışma azmiyle çıldırmadan geçirebildiği maksimum süre. Bunu da ancak ve sadece babası etrafındaysa başarabiliyor (baba kız aşkının anne üzerindeki olumlu sonucu). Genellikle 1,5 saat ayrı kalıyoruz ve bu süre hem Maya hem de ona bakan kişi için "çekilebilir, dayanılabilir, eh katlanacağız artık'lanabilir" bir süre oluyor. O 1,5 saatte ben ya spora gidiyorum, ya masaja / bakıma gidiyorum ya da Maya dışarıya çıkarıldıysa evde yapılacak işleri hallediyorum. Her halikarda evde bile olsam "yürüme"yi unuttum mesela, devamlı koşturuyorum. Mesela çamaşırları makineye at, koştur evi toparla, bir toz al başarabilirsen elektrikli süpürgeyle odalar arası maraton yap, hop düdük öttü, çamaşırları makineden çıkart, kurutucuya at, koştur koştur iki email yazılacaktı, birkaç blog vardı, dur düdük öttü, çamaşırları kurutucudan çıkart, hızlı hızlı katla (ütü neymiş, ütü denen şey sadece kocanın ultra fantastik business faliyetleri öncesi yapılan bir şey artık), hop geçen bi makale indirdiydin onu aç oku, doktorada işine yarar mı bir bak (doktorayı da dondurdum sözümona bu sene), zamanın mı kaldı, gir banyoya köpük ne ya, gerek yok, duş al çık, bari yüzüne bir krem sür de kartlaşma genç yaşta, of göz altı kremi mi alsam yavaştan? Hop 1,5 saat geçmiş bile.. Ya da dışarıya mı çıktım, o saat koşar artık, saatle ben de koşarım, koşa koşa yürüyorum artık ben sokaklarda, cross-fit'çi oldum resmen. Son zamanlarda bizim köşeden eve 5dk'da koşar oldum, elimde de illa ki market alışverişi olmalı ağır ağır.. Hayır bir de bizde alışverişi ve yemeği Beyaz Atlı Prens yapar üstelik, bir tek kendimin gündüz öğünü (kahvaltı desen değil, öğle yemeği desen değil, günde 1 gündüz ağza tıkılan şeyler işte, ne denir bilemedim o öğüne) ve kızın alışverişi bende..
Velhasıl bu sabah 3 saatlik bir kaçış yaptım, bu hafta noel tatili nedeniyle babayla kız başbaşalar evde. Aslında işim 1,5 saatte bitti, koşa koşa yapmaya alışkın olduğum için. Ama valla ne yalan söyleyeyim şeytan dürttü, dedi ki "manyak mısın, ne eve gideceksin, babası bakıyor zaten, oynalansana!" Ay vallahi ağzına sağlık şeytancığım, evi aradım baktım asayiş berkemal, e o zaman?! Allaaaaaah, tutmayın beni oyalanma özgürlüğümü kullanaacağım.. Tam da noel marketleri etrafa saçılmış, ona elle buna bak. Tam 1,5 saat oyalandım ohh mis! Yavaş yürüyorum falan böyle bildiğin gibi değil.. Bir de üzümlü kek almışım elime, sallan yuvarlan ooooh. Aman az kalsın ağzımdan "yaw çocuksuz hayat ne güzelmiş!" falan çıkacak, o derece mesudum.
Sonra tilkinin dönüp dolaşacağı yere döndüm işte.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder