Mutlu bir anne olmanın yolu - 2: Kriz anları
Bir önceki yazımda, güneş parlıyor, kuşlar uçuşuyor, yazı yazabilecek zamanı bulabiliyor haldeyken döktürdüm de döktürdüm. E kolay o iş; hadi kolaysa aynı olumlu ruh halini çocuk ya da daha beteri kendin hastayken, ev işleri burnunun dibine yığılmışken, temizlik, çocuk bakımı, koca denen koca çocuğun bakımı, üstelik tüm bunların yardımcısız, aileden yanında kimsesiz, güneşsiz bol yağmurlu bir yabancı ülkedeyken yap.. Hadi yap ve yaparken de zevk al, mutlu ol, ıslık falan çal, ben de sana koca madalyayı takayım :) Nasıl olacak o burnuna dek zamansızken "kendine zaman ayır ki mutlu ol, mutlu et" hali, bin tane dertle, hastalıkla, olumsuz durum ve koşullarla cebelleşirken, kendini devamlu akıntıya karşı kürek çekiyormuşçasına tükenmiş hissederken "ben! mutlu! olmak! istiyorum!" diyebilmek?!
Mizah burda giriyor işte işin içine dostlar.. Bin türlü kendini rahatlatma yöntemi var, yoga meditasyon dine yönelmek ya da spor, enerji atacağın aktiviteler, ya da dostlarla buluşmak, ya da bahçeyle ilgilenmek, kitapların boşvermiş huzurlu evreninde kayboluvermek, koca bir çikolatayı mideye indirmek.. Bana en çok yarayanı mizah! Yani durumuma gülecek bir hal bulmak, o olumsuz ruh hali bulutundan, o kısırdöngüden çıkmak için halime kıs kıs hatta mümkünse kahkahalarla gülmek..
Oy ne zor..
Bazen - genelde - hemen beceremiyorum hoktan durumuma mizahı katmayı. Önce bi posta ağlama / kendi kendime sinirlenme içeren boşalma hali içine girmem gerekiyor, "Akdeniz Kanım" nedeniyle. "Medeni ve maĞĞdeni" bir Evropalı olsam kocam gibi, hop bi tuşla "hayır bu ruh hali yanlış, bu davranış bana ve çevreme zarar veriyor, şu an zırt diye kesiyor ve tek bir düğmeye basmış gibi kendimi resetliyorum" der ve derin bir nefes alıııp, o nefes çıkana dek sinirimi üzüntümü yenmiş, medeni ve maĞĞdeni halime dönmüş olurum. Adam başarıyor ve başaramayana da şaşırıyor! Ama ben öyle kolayca başaramıyorum çünkü kültürümüz içe değil dışa dönük, sinirimizi öfkemizi kusmayı "rahatlama" görmüşüz, inanmışız. Oysa davranışa dökmeden de sinirin üzüntünün yenilebileceğini söylüyor uzmanlar.. Şak diye kendini resetleyemiyorsan, mizah yardımına başvurmak biri işte bu yöntemlerin.
Bazen de başarıyorum, valla bu işler öğreniliyor be dostlar. Kendini kontrol etmeyi, durumuna kendi dışından bakmayı, olayları kişisel almamayı başarmayı öğreniyorsunuz ama çok çok çok çalışmak, devamlı pratik yapmak, bir iki yenilgide vazgeçmemek gerekiyor. Diyeceksiniz ki; öfkeli bağıran çağıran bir insan olmak bana ne katıyor? Ailemle, dostlarımla olan ilişkilerimi, hayat kalitemi nasıl etkiliyor? Neden bu davranış kalıbından vazgeçemiyorum ve nasıl vazgeçebilirim?
Kızımın 2 yaş krizleri bana bu "kontrolü sağlama, öfke yerine mizahı koyabilme, davranışa dökmeden içsel yöntemlerle rahatlayabilme" konusunda baya bir pratik yaptırdı ve açıkcası bu konuda çok yol kat ettim. Kız yerlerde tepinirken, önce içim içimi yerken dışardan sakin kalmayı becermeye, sonunda da hakikaten krizleri kişisel algılamadığım, yaş ve gelişim sürecinin bir normal uzantısı olarak gördüğüm için içsel anlamda da gayet rahat davranabilmeye, huzuru yakalamaya ve krizlerin çok daha hızlı ve kolay sona ermesini sağlamaya başladım. Tamamen pratik, "bu sefer başaramadım ama bir dahaki sefere şu şekilde sakin davranacağım" fikrini içinizde görselleştirmek ve defalarca uygulamakla mümkün. Ha yine arada delirtmiyor mu, eveeeet, bazen karşılıklı geçip ağlaşıyoruz, küçücük çocuğa "sen neden hep böylesin, bi gün yüzü görmedim hüveüeğğ" diye demeçler bile veriyorum arada valla! Boş boş bakıyor yüzüme, n'aapsın.. Ama pratik yaptıkça, gittikçe daha çok "geçecek lan, sakin kal sittiri hok zumba zok" falan diyebilmeye başladım ve vallahi geçiyor. Herşey geçiyor be hayatta.. Daha beter oluyor, azcık iyi oluyor, yine beter oluyor, hayat bu, Roller Coaster gibi. Sonuçta genel resme bakacağız, geçiyor mu, evet geçiyor.
Tüm bu badireler arasında düşüne düşüne sıyırırken iyi bir şey de keşfettim, bakınız paylaşayım: 2 yaş krizleri neden var biliyor musunuz? Kriz anlarında sakin kalmak konusunda sizi uzmanlaştırmak için var. Allah korusun ama hayatta çok acil ve tehlikeli anlarda hayati derecede önemli bir yetenek bu.. 2 yaş çocuğu size beleşten kazandırıyor işte, daha ne :P Ha bir de evet, onlar da bağımsızlıklarının sınırlarını, kuralları falan deniyorlar, en önemlisi de örnek aldıkları siz, hayatındaki en önemli insan, sinirlendiğinde nasıl davranıyor onu gözlemliyor ve ilerki hayatlarında aynen bu davranış kalıbınızı kendileri kullanıyorlar (yaaa, ondan diyoruz size kontrolü sağlayın diye) onun için de var ;) Ama daha önemlisi, sizin "annelik yolunda deneyim kazanmanız, huzuru ve sakinliği bulmayı ve korumayı öğrenmeniz" için var. Çünkü hep dediğim gibi, hayat bir okul ve biz hep öğrenciyiz..
Mizah burda giriyor işte işin içine dostlar.. Bin türlü kendini rahatlatma yöntemi var, yoga meditasyon dine yönelmek ya da spor, enerji atacağın aktiviteler, ya da dostlarla buluşmak, ya da bahçeyle ilgilenmek, kitapların boşvermiş huzurlu evreninde kayboluvermek, koca bir çikolatayı mideye indirmek.. Bana en çok yarayanı mizah! Yani durumuma gülecek bir hal bulmak, o olumsuz ruh hali bulutundan, o kısırdöngüden çıkmak için halime kıs kıs hatta mümkünse kahkahalarla gülmek..
Oy ne zor..
Bazen - genelde - hemen beceremiyorum hoktan durumuma mizahı katmayı. Önce bi posta ağlama / kendi kendime sinirlenme içeren boşalma hali içine girmem gerekiyor, "Akdeniz Kanım" nedeniyle. "Medeni ve maĞĞdeni" bir Evropalı olsam kocam gibi, hop bi tuşla "hayır bu ruh hali yanlış, bu davranış bana ve çevreme zarar veriyor, şu an zırt diye kesiyor ve tek bir düğmeye basmış gibi kendimi resetliyorum" der ve derin bir nefes alıııp, o nefes çıkana dek sinirimi üzüntümü yenmiş, medeni ve maĞĞdeni halime dönmüş olurum. Adam başarıyor ve başaramayana da şaşırıyor! Ama ben öyle kolayca başaramıyorum çünkü kültürümüz içe değil dışa dönük, sinirimizi öfkemizi kusmayı "rahatlama" görmüşüz, inanmışız. Oysa davranışa dökmeden de sinirin üzüntünün yenilebileceğini söylüyor uzmanlar.. Şak diye kendini resetleyemiyorsan, mizah yardımına başvurmak biri işte bu yöntemlerin.
Bazen de başarıyorum, valla bu işler öğreniliyor be dostlar. Kendini kontrol etmeyi, durumuna kendi dışından bakmayı, olayları kişisel almamayı başarmayı öğreniyorsunuz ama çok çok çok çalışmak, devamlı pratik yapmak, bir iki yenilgide vazgeçmemek gerekiyor. Diyeceksiniz ki; öfkeli bağıran çağıran bir insan olmak bana ne katıyor? Ailemle, dostlarımla olan ilişkilerimi, hayat kalitemi nasıl etkiliyor? Neden bu davranış kalıbından vazgeçemiyorum ve nasıl vazgeçebilirim?
Kızımın 2 yaş krizleri bana bu "kontrolü sağlama, öfke yerine mizahı koyabilme, davranışa dökmeden içsel yöntemlerle rahatlayabilme" konusunda baya bir pratik yaptırdı ve açıkcası bu konuda çok yol kat ettim. Kız yerlerde tepinirken, önce içim içimi yerken dışardan sakin kalmayı becermeye, sonunda da hakikaten krizleri kişisel algılamadığım, yaş ve gelişim sürecinin bir normal uzantısı olarak gördüğüm için içsel anlamda da gayet rahat davranabilmeye, huzuru yakalamaya ve krizlerin çok daha hızlı ve kolay sona ermesini sağlamaya başladım. Tamamen pratik, "bu sefer başaramadım ama bir dahaki sefere şu şekilde sakin davranacağım" fikrini içinizde görselleştirmek ve defalarca uygulamakla mümkün. Ha yine arada delirtmiyor mu, eveeeet, bazen karşılıklı geçip ağlaşıyoruz, küçücük çocuğa "sen neden hep böylesin, bi gün yüzü görmedim hüveüeğğ" diye demeçler bile veriyorum arada valla! Boş boş bakıyor yüzüme, n'aapsın.. Ama pratik yaptıkça, gittikçe daha çok "geçecek lan, sakin kal sittiri hok zumba zok" falan diyebilmeye başladım ve vallahi geçiyor. Herşey geçiyor be hayatta.. Daha beter oluyor, azcık iyi oluyor, yine beter oluyor, hayat bu, Roller Coaster gibi. Sonuçta genel resme bakacağız, geçiyor mu, evet geçiyor.
Tüm bu badireler arasında düşüne düşüne sıyırırken iyi bir şey de keşfettim, bakınız paylaşayım: 2 yaş krizleri neden var biliyor musunuz? Kriz anlarında sakin kalmak konusunda sizi uzmanlaştırmak için var. Allah korusun ama hayatta çok acil ve tehlikeli anlarda hayati derecede önemli bir yetenek bu.. 2 yaş çocuğu size beleşten kazandırıyor işte, daha ne :P Ha bir de evet, onlar da bağımsızlıklarının sınırlarını, kuralları falan deniyorlar, en önemlisi de örnek aldıkları siz, hayatındaki en önemli insan, sinirlendiğinde nasıl davranıyor onu gözlemliyor ve ilerki hayatlarında aynen bu davranış kalıbınızı kendileri kullanıyorlar (yaaa, ondan diyoruz size kontrolü sağlayın diye) onun için de var ;) Ama daha önemlisi, sizin "annelik yolunda deneyim kazanmanız, huzuru ve sakinliği bulmayı ve korumayı öğrenmeniz" için var. Çünkü hep dediğim gibi, hayat bir okul ve biz hep öğrenciyiz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder