Pazar sabahı, saat 06.35
Merhaba ey ahali.. Ben kayıplara karıştım bir süredir (eşeklikten değil, durun anlatacağım) ama siz ne alemdesiniz? Bahar geldi, kendinizi çiçeğe böceğe attınız mı? Kış boyu süründüren hastalıklar güneşi görünce çomaklarını sakladı, çekip gitti mi? Bahar temizlikleri, bahar yorgunlukları ne alemde?
Biz şahsen henüz bahara kavuşamadık (!) ama içimizde bir umut, saat başı hava durumunu kontrol ederek, "ah bak sanki yarın 10 derece, ısınıyor kesin ısınıyor, bir haftaya bahar kapıda" diye yaşayıp gitmekteyiz. Fakat işin zor kısmı bitti, işte bu üstteki fotoğrafları sizin için çektim, mahallede her yer çiçek böcek, sabah kuş sesleriyle uyanıyor, pencerenin kalın kepenklerini açar açmaz pembeyaz gelin gibi vişne ağacımla gözgöze geliyor, ne olursa olsun "oh be, Allahım şükür bu güzel bahar gününe" diyorum.
Yoksa durum hok, homhok hem de.. Şubat başından beri yakamızı bırakmayan hastalık, henüz geçmedi. Misal dün gecenin 03'ünde Miss M.'in burnu şakır şakır kanıyor, pamuk yetiştiremiyor, "dur panikleme başını öne eğ, birazdan geçer" diye telkinlerde bulunuyor, gecenin o saati dikkati dağılsın diye açılan TV'de zarif balerinlerin bembeyaz tütüler eşliğinde Kuğu Gölü'nü oynuyor olmalarına ve kızın panik dalgalarının "ooo tütü, ben de istiyorum balerin olmaaaak"a dönüşüne duacı oluyordum..
Beni sorarsanız; aha size fotoğraf. Bu yandaki, anane evinden ödünç alınmış güllü bülbüllü gecelikli, ıslak saçlı hilkat garibesi ben oluyorum. Kimi suçiçeği dedi, kimi ürtiker (kurdeşen) dedi, kimi basit bir alerji dedi, sanırım geçen yazımda bahsettiğim Maya'nın da geçirdiği tuhaf virütik hastalığın döküntüsüymüş, bazen böyle faranjitli ağır virütik durumlar sonrası vücut bağışıklık sistemi çöker, seni baştan ayağa "Puantiyeli Cevriye"ye çevirirmiş. Aman çok kaşınıyor, dayanılmaz bir kaşıntı, minik M. "anne lütfen kaşıma, tamam mı?" diyor, bir de başını 30' yana eğip gözlerini belerterek söylediği için inanılmaz duygu seli yaşıyor, haşır haşır kaşınmama anında son veriyorum.. Zaten suçiçeği çocukken geçirmişim, ikinciye geçirmem çoooook minik bir ihtimal ve de suçiçeği olsa yüzde olur, Allahın bir lütfu, tüm bedenim puantiyeli, yüzümde çıkmadı, yoksa valla insan içine çıkamazdım. Ha bir de tam 15 gündür boğaz ağrısı çekiyorum ve buradaki doktorlar gözle bakıp "bişi yok" diyip boğaz kültürü aldırmadıkları için de çok sinirliyim (bence resmen streptekok geçiriyorum, hatta ailecek geçiriyoruz..) pazartesi direkt hastaneye gidip zorla aldıracağım, yeter. Almanya'nın sağlık sisteminin rahatlığından ve ilaçsız doğallığından bıktıııım!
Geçen hafta Türkiye'deydik, ikimizin de ateşi düşmüştü, bir uçağa atlayıp gittik. Ne oldu; ben tam 1 hafta hasta yattım. Ama şahaneydi, Maya'ya annemler baktı, doya doya kudurdular hiç karışmadım (bi şuursuzluk anında bahçeden yoldukları çiçeklere çok fena taktım ve "doğa sevgisi" üzerine bi ayar çektim kendilerine anlamsızca, ama sayma hadi onu) çocuğun tüm o içe kapanıklığı hışmı falan kayboldu. Gözünü sevdiğim Türkiye ve Türk mantığı. Tabii disiplin kural neyin kalmadı, dönüşte ağzıma ediyor itina ile ama öyle ağzım yanmış ki, ferah ferah geliyor, yeter ki içine kapanmasın, yeter ki her normal çocuk gibi gülsün oynasın.. Kreşe de yollamıyorum anasını satayım, dayandığım kadar dayanacağım (sonra direkt psikiyatri hastanesine yatıracaklar bizi ana kız- şaka değil var öyle). Kreşe biraz illet oldum, çocuğumun mutluluğu ve gelişimini ilerleteceğine, ketliyor fikrine takıldım. Biliyorum evde tükeneceğim tek başıma ama, biraz bu şekilde deneyeceğim.. Canıma susadım biliyorum ama dua edin, Miss M. de her çocuk gibi gülsün, oynasın, içine kapanmasın, bizi korkutmasın artık.. Bir de duaya başlamışken hastalıklar da bitsin artık bahar güneşi gelsin de ekleyelim :D beleşçiliğin sonu yok.. Ama hepimize, hepimize, aminnnn!
Velhasıl Miss M.'e 7/24 analığa kalkıştığım için, bloğu boşlamak durumundayım. Anlayışınıza sığınıyorum. Zira kreşe ve babasına bırakıp her boş anımda buraya kaçıyor, yazarak rahatlıyorum sanıyordum ama işin doğrusu, blog çok enerjimi ve zamanımı alıyor.. Bir hedef koydum kendime; 2 hafta kadar olan biteni kafama daha az takmaya, daha olumluyu görmeye aktif olarak çalışacağım. Bir de çok karşı olduğum vitamin alma işine giriştim, direkt multivitamine başladım, dur bakalım sonuç ne olacak.. Analık ne zormuş beh! (Kolay diyen zaten yoktu di mi?!)
Bu curcunada, analıkta böylesine zorlanırken, "maçın son saniyesinde gelen gol gibi", hem minik hem kocaman bir haberim var: ben hamileyim !!! :D Evet, son zamanlarda biraz da sanırım hamilelikten de duygusallaştım ve ekstra zorlandım. Bu seferki bilerek isteyerek. Yaz sonu gelen sürpriz hamilelik ve düşük sonrasında eşimle oturduk uzun uzun düşündük taşındık, bu yaşam deneyimini bir işaret olarak aldık, şartlarımızı koşullarımızı tarttık ve "arkayı dörtleyelim" dedik. O an şahane gelen bu fikir üstüne bunca hastalık ve zorlanma binince, şu an acaip yusufluyorum tabii ki. Özellikle suçiçeği ihtimali çıktığında "kızım sen tam bir salaksın" dedim, oturdum sokak ortasında salya sümük ağladım.. Ama inşallah bebek tüm bu zor zamanlara ve badirelere rağmen iyidir, hamilelik sorunsuz geçer, kolay ve sorunsuz bir doğumla bebetoya sağlıkla, mutlulukla kavuşuruz, amin amin amin! Tamam son dakika golü oldu, buna ayrı post yazmak lazım biliyorum, ilk fırsatta yazacağım, söz.. Sağlıkla, huzurla kalalım hepimiz..
Biz şahsen henüz bahara kavuşamadık (!) ama içimizde bir umut, saat başı hava durumunu kontrol ederek, "ah bak sanki yarın 10 derece, ısınıyor kesin ısınıyor, bir haftaya bahar kapıda" diye yaşayıp gitmekteyiz. Fakat işin zor kısmı bitti, işte bu üstteki fotoğrafları sizin için çektim, mahallede her yer çiçek böcek, sabah kuş sesleriyle uyanıyor, pencerenin kalın kepenklerini açar açmaz pembeyaz gelin gibi vişne ağacımla gözgöze geliyor, ne olursa olsun "oh be, Allahım şükür bu güzel bahar gününe" diyorum.
Yoksa durum hok, homhok hem de.. Şubat başından beri yakamızı bırakmayan hastalık, henüz geçmedi. Misal dün gecenin 03'ünde Miss M.'in burnu şakır şakır kanıyor, pamuk yetiştiremiyor, "dur panikleme başını öne eğ, birazdan geçer" diye telkinlerde bulunuyor, gecenin o saati dikkati dağılsın diye açılan TV'de zarif balerinlerin bembeyaz tütüler eşliğinde Kuğu Gölü'nü oynuyor olmalarına ve kızın panik dalgalarının "ooo tütü, ben de istiyorum balerin olmaaaak"a dönüşüne duacı oluyordum..
Beni sorarsanız; aha size fotoğraf. Bu yandaki, anane evinden ödünç alınmış güllü bülbüllü gecelikli, ıslak saçlı hilkat garibesi ben oluyorum. Kimi suçiçeği dedi, kimi ürtiker (kurdeşen) dedi, kimi basit bir alerji dedi, sanırım geçen yazımda bahsettiğim Maya'nın da geçirdiği tuhaf virütik hastalığın döküntüsüymüş, bazen böyle faranjitli ağır virütik durumlar sonrası vücut bağışıklık sistemi çöker, seni baştan ayağa "Puantiyeli Cevriye"ye çevirirmiş. Aman çok kaşınıyor, dayanılmaz bir kaşıntı, minik M. "anne lütfen kaşıma, tamam mı?" diyor, bir de başını 30' yana eğip gözlerini belerterek söylediği için inanılmaz duygu seli yaşıyor, haşır haşır kaşınmama anında son veriyorum.. Zaten suçiçeği çocukken geçirmişim, ikinciye geçirmem çoooook minik bir ihtimal ve de suçiçeği olsa yüzde olur, Allahın bir lütfu, tüm bedenim puantiyeli, yüzümde çıkmadı, yoksa valla insan içine çıkamazdım. Ha bir de tam 15 gündür boğaz ağrısı çekiyorum ve buradaki doktorlar gözle bakıp "bişi yok" diyip boğaz kültürü aldırmadıkları için de çok sinirliyim (bence resmen streptekok geçiriyorum, hatta ailecek geçiriyoruz..) pazartesi direkt hastaneye gidip zorla aldıracağım, yeter. Almanya'nın sağlık sisteminin rahatlığından ve ilaçsız doğallığından bıktıııım!
Geçen hafta Türkiye'deydik, ikimizin de ateşi düşmüştü, bir uçağa atlayıp gittik. Ne oldu; ben tam 1 hafta hasta yattım. Ama şahaneydi, Maya'ya annemler baktı, doya doya kudurdular hiç karışmadım (bi şuursuzluk anında bahçeden yoldukları çiçeklere çok fena taktım ve "doğa sevgisi" üzerine bi ayar çektim kendilerine anlamsızca, ama sayma hadi onu) çocuğun tüm o içe kapanıklığı hışmı falan kayboldu. Gözünü sevdiğim Türkiye ve Türk mantığı. Tabii disiplin kural neyin kalmadı, dönüşte ağzıma ediyor itina ile ama öyle ağzım yanmış ki, ferah ferah geliyor, yeter ki içine kapanmasın, yeter ki her normal çocuk gibi gülsün oynasın.. Kreşe de yollamıyorum anasını satayım, dayandığım kadar dayanacağım (sonra direkt psikiyatri hastanesine yatıracaklar bizi ana kız- şaka değil var öyle). Kreşe biraz illet oldum, çocuğumun mutluluğu ve gelişimini ilerleteceğine, ketliyor fikrine takıldım. Biliyorum evde tükeneceğim tek başıma ama, biraz bu şekilde deneyeceğim.. Canıma susadım biliyorum ama dua edin, Miss M. de her çocuk gibi gülsün, oynasın, içine kapanmasın, bizi korkutmasın artık.. Bir de duaya başlamışken hastalıklar da bitsin artık bahar güneşi gelsin de ekleyelim :D beleşçiliğin sonu yok.. Ama hepimize, hepimize, aminnnn!
Velhasıl Miss M.'e 7/24 analığa kalkıştığım için, bloğu boşlamak durumundayım. Anlayışınıza sığınıyorum. Zira kreşe ve babasına bırakıp her boş anımda buraya kaçıyor, yazarak rahatlıyorum sanıyordum ama işin doğrusu, blog çok enerjimi ve zamanımı alıyor.. Bir hedef koydum kendime; 2 hafta kadar olan biteni kafama daha az takmaya, daha olumluyu görmeye aktif olarak çalışacağım. Bir de çok karşı olduğum vitamin alma işine giriştim, direkt multivitamine başladım, dur bakalım sonuç ne olacak.. Analık ne zormuş beh! (Kolay diyen zaten yoktu di mi?!)
Bu curcunada, analıkta böylesine zorlanırken, "maçın son saniyesinde gelen gol gibi", hem minik hem kocaman bir haberim var: ben hamileyim !!! :D Evet, son zamanlarda biraz da sanırım hamilelikten de duygusallaştım ve ekstra zorlandım. Bu seferki bilerek isteyerek. Yaz sonu gelen sürpriz hamilelik ve düşük sonrasında eşimle oturduk uzun uzun düşündük taşındık, bu yaşam deneyimini bir işaret olarak aldık, şartlarımızı koşullarımızı tarttık ve "arkayı dörtleyelim" dedik. O an şahane gelen bu fikir üstüne bunca hastalık ve zorlanma binince, şu an acaip yusufluyorum tabii ki. Özellikle suçiçeği ihtimali çıktığında "kızım sen tam bir salaksın" dedim, oturdum sokak ortasında salya sümük ağladım.. Ama inşallah bebek tüm bu zor zamanlara ve badirelere rağmen iyidir, hamilelik sorunsuz geçer, kolay ve sorunsuz bir doğumla bebetoya sağlıkla, mutlulukla kavuşuruz, amin amin amin! Tamam son dakika golü oldu, buna ayrı post yazmak lazım biliyorum, ilk fırsatta yazacağım, söz.. Sağlıkla, huzurla kalalım hepimiz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder