Muz ağacı kabusu
Daha dün "senin annen bir salaktı yavrum" volume bilmemkaç'ı yazıp bloğa yolladıktan sonra, evde öyle bir deli haller yaşadık ki, bir cümlede anlatmak bence haksızlık olur, nevi şahsına münhasır bir senin annen bir salaktı yavrum yazısını haketti bence olanlar. Giderayak güldüreyim azıcık sizi, valla ben bu annelik işinde baya çakmış vaziyetteyim, kabul edelim, kanaatle bile geçebilecek durumum yok.. Buyrun görün, aksini iddia eden kalmasın :D
Dün sabah bizim zilli uyandığı gibi, sanki arkasından kovalayan biri varmışcasına salona koştu ve 3 sene önce Endonezya'lı bir arkadaşımın "baktıkça beni hatırlarsın" diye verdiği, 10cm'den yaklaşık 40cm'ye büyüttüğüm muz "ağac"ıma hamle etti (ağaç dememe lütfen gülmeyin, ben geleceği vizyonluyorum burda). Rüyasında mı gördü nedir, bilemeyeceğim ama çocuk resmen hedefe kitlenmişti, bu modellerde böyle tuhaf davranışlar oluyor, bilirsiniz.. Ben de tam ne yapacak, saldıracak mı bilemediğim için teakkuzda yanındayım tabii (çiçek yavrudan değerli mi diyenler için, e ö o da can, o da değerli tabii kıyamam yaprağına delal gelmesine). O şekil muz ağacının yanında dikilirken, yavruyla aramızda şöyle bir sohbet vuku buldu:
Zilli: "anne bu ne ağacı?"
Olgun anne: "muz yavrum, muz"
Z: "e muzu nerde?"
O: (içses: haydaaa) "ee, öö.."
Z: "muzu nerde muzu nerde muuuuuuuz eeeeeeööööööö hüüüüaaaaaağ muuuuz"
O: "yavrum bu daha küçük, büyüyünce vericek muz"
Z: "hayııır, muz ağacının muzu nerdeeeee, muz versin şimdiii"
O: (hayatının hatasını yaparak, düşünmeden konuşur ve:) "yavrum muzu akşama vericek, bak daha çok erken, sabahın körü, şimdi biz giyinicez, ben işe sen kreşe gidicez, gelince bir de bakıcaz muz"
Z: "tamam o zaman".
O: (içses: mıçtık!)
Tabii işten gelince koşa koşa markete gidip muz aldım, normalde ağzına sürmez (umut fakirin ekmeği). 40cm'lik ağacı kırmasın diye en küçüğünden el kadar bir muzu seloteyple ağacın en sağlam gözüken noktasına bağladım (hey allahım öğrenen anne, nerden aklına geldi derseniz, ben bi dönem anaokulunda müdürlük de yaptım (elimden her iş gelir abla), orda bahçemizde ufak bir mandalina ağacı vardı, bir gün hoşluk olsun diye bir kilo mandalina alıp erken gidip ağaca bağlamış ve olayı çakozlamayan mutlu ve masum yavrulara daldan toplatıp yedirmiştim, kafa o zamandan antika işte).
Zilli ile tüm gün dışardaydık, muz falan sormadı. Akşam eve gelince ilk işi "muuuuz" oldu (unutmuyor da yahu, sizinkiler de böyle antika mı?) Olayı lehime çevirmek için "önce tuvalete çiş, sonra sana bi sürprizim var" kisvesiyle çişi de yaptırdım :D Uyanıklıkta çığır atladım evet bu tip fırsatları asla kaçırmıyorum artık. Evde herşey rüşvet ve ikna üzerine kurulu hassas bir dengede vuku buluyor. Neyse zilli çişi hızlıca yapıp donunu çeke çeke salona koştururken, bir yandan da soruyor:
Zilli: "sürpriz nerde çantanda mı?
Uyanık anne: "hayır!"
Z: "pakette mi?"
O: "hayır. bi bak bakalım, acaba muz ağacında bir sürpriz olabilir mi?"
Zilli uçarcasına koştu tabii muz ağacına (sizin için üşenmedim fotoğraf çekmelik bi muz daha bağladım canlar, nası olmuş, şık di mi?).. Salondan nasıl bir sevinç çığlığı geldi tabii, bir bana koşuyor bir geri ağaca "anneee anneee muz var muz var" :D Yaw çocuk olmak ne güzel be...! "Hadi (keko)" dedim, "kopart dalından, soy ve ye, muz ağacı sana sürpriz muz vermiş". Baya dikkatlice kopardı, beyin ameliyatı yaparcasına soydu, 1-2 ısırık yedi, gerisini babasına göstermek için sakladı! Akşam gelen babasına daha merhaba demeden muzu gösterdi, "muz bana hediye verdi" diye diye geri kalan hafiften kararmış muzu da yediler beraber. İşlem tamam.
He buraya kadar şahaneyiz, eller havaya. Sonra ne oldu bakın görün:
Gece uyumadan önce atmasyon masallar anlattığımı yazmıştım ya, bunları 3-4 aydır Maya düzenliyor yani bana 3-4 kelime veriyor ben o kelimelerin içinde geçtiği sırf o geceye özgü bir masal uyduruyorum, gün içinden elementler ekliyorum, az biraz hafıza geliştiriyoruz falan. Böyle bir uyku öncesi oyunumuz var. Bu geceki kelimeler "kaplumbağa, tavşan, maya, muz ve baba" olarak önüme serpildi. Hemen bir muz tarlası, kaplumbağa ve tavşana ağaçtan muz toplamayı öğreten Maya fikri geldi aklıma, iyi güzel..
Masal süper gidiyordu, çocuk tam mayışmış, uykuya saniyeler kalmış, o umut ışığı belirmiş tünelin ucunda (bildiniz mi o anı?! çok ince buz üstünde kayıyorsunuz, asla çocukla gz teması kurmuyorsunuz hani temsili fotosu yanda). Tam o sırada hayatımın hatasını yapıp, muz ağacını konuşturasım tutuyor! Ama ağaç ayol bu, kısık sesle konuşacak tabii ki de. Ne der peki ağaç? Boğuk bir "guuu" çıkıyor ağzımdan ve mayışık çocuğun gözler anında faltaşı! "neeeee? anne niye guuu"... "ee öö, ağaç işte guu dedi".. "anne ben çok korktum, ağaç konuşmasın"... "tamam yavrum konuşmaz ağaç".. "anne ben çok korktum ama ya bizim muz ağacımız da guu derse" .. Ve 30dk boyunca korkuyla uyumayı reddeden çocuk, onu ağaçların ancak çok büyüyünce konuşacaklarına, bizim evde konuşan hiç ağaç olmadığına ikna etmeye çalışan ben (içses: hay ben guuu kadar kafama taş..)
Bu sabah kalktığında muz ağacına yaklaşmak bile istemedi çünkü ya konuşur da guuu derseymiş.. Hey Allahım, bi işi de doğru dürüst becerebilsem :D Yani kıssadan hisse; muzu ağaca bağlayın da gözünüzü seveyim ağacı konuşturmayın. Sakın aman sakıııın..!
Dün sabah bizim zilli uyandığı gibi, sanki arkasından kovalayan biri varmışcasına salona koştu ve 3 sene önce Endonezya'lı bir arkadaşımın "baktıkça beni hatırlarsın" diye verdiği, 10cm'den yaklaşık 40cm'ye büyüttüğüm muz "ağac"ıma hamle etti (ağaç dememe lütfen gülmeyin, ben geleceği vizyonluyorum burda). Rüyasında mı gördü nedir, bilemeyeceğim ama çocuk resmen hedefe kitlenmişti, bu modellerde böyle tuhaf davranışlar oluyor, bilirsiniz.. Ben de tam ne yapacak, saldıracak mı bilemediğim için teakkuzda yanındayım tabii (çiçek yavrudan değerli mi diyenler için, e ö o da can, o da değerli tabii kıyamam yaprağına delal gelmesine). O şekil muz ağacının yanında dikilirken, yavruyla aramızda şöyle bir sohbet vuku buldu:
Zilli: "anne bu ne ağacı?"
Olgun anne: "muz yavrum, muz"
Z: "e muzu nerde?"
O: (içses: haydaaa) "ee, öö.."
Z: "muzu nerde muzu nerde muuuuuuuz eeeeeeööööööö hüüüüaaaaaağ muuuuz"
O: "yavrum bu daha küçük, büyüyünce vericek muz"
Z: "hayııır, muz ağacının muzu nerdeeeee, muz versin şimdiii"
O: (hayatının hatasını yaparak, düşünmeden konuşur ve:) "yavrum muzu akşama vericek, bak daha çok erken, sabahın körü, şimdi biz giyinicez, ben işe sen kreşe gidicez, gelince bir de bakıcaz muz"
Z: "tamam o zaman".
O: (içses: mıçtık!)
Tabii işten gelince koşa koşa markete gidip muz aldım, normalde ağzına sürmez (umut fakirin ekmeği). 40cm'lik ağacı kırmasın diye en küçüğünden el kadar bir muzu seloteyple ağacın en sağlam gözüken noktasına bağladım (hey allahım öğrenen anne, nerden aklına geldi derseniz, ben bi dönem anaokulunda müdürlük de yaptım (elimden her iş gelir abla), orda bahçemizde ufak bir mandalina ağacı vardı, bir gün hoşluk olsun diye bir kilo mandalina alıp erken gidip ağaca bağlamış ve olayı çakozlamayan mutlu ve masum yavrulara daldan toplatıp yedirmiştim, kafa o zamandan antika işte).
Zilli ile tüm gün dışardaydık, muz falan sormadı. Akşam eve gelince ilk işi "muuuuz" oldu (unutmuyor da yahu, sizinkiler de böyle antika mı?) Olayı lehime çevirmek için "önce tuvalete çiş, sonra sana bi sürprizim var" kisvesiyle çişi de yaptırdım :D Uyanıklıkta çığır atladım evet bu tip fırsatları asla kaçırmıyorum artık. Evde herşey rüşvet ve ikna üzerine kurulu hassas bir dengede vuku buluyor. Neyse zilli çişi hızlıca yapıp donunu çeke çeke salona koştururken, bir yandan da soruyor:
Zilli: "sürpriz nerde çantanda mı?
Uyanık anne: "hayır!"
Z: "pakette mi?"
O: "hayır. bi bak bakalım, acaba muz ağacında bir sürpriz olabilir mi?"
Zilli uçarcasına koştu tabii muz ağacına (sizin için üşenmedim fotoğraf çekmelik bi muz daha bağladım canlar, nası olmuş, şık di mi?).. Salondan nasıl bir sevinç çığlığı geldi tabii, bir bana koşuyor bir geri ağaca "anneee anneee muz var muz var" :D Yaw çocuk olmak ne güzel be...! "Hadi (keko)" dedim, "kopart dalından, soy ve ye, muz ağacı sana sürpriz muz vermiş". Baya dikkatlice kopardı, beyin ameliyatı yaparcasına soydu, 1-2 ısırık yedi, gerisini babasına göstermek için sakladı! Akşam gelen babasına daha merhaba demeden muzu gösterdi, "muz bana hediye verdi" diye diye geri kalan hafiften kararmış muzu da yediler beraber. İşlem tamam.
He buraya kadar şahaneyiz, eller havaya. Sonra ne oldu bakın görün:
Gece uyumadan önce atmasyon masallar anlattığımı yazmıştım ya, bunları 3-4 aydır Maya düzenliyor yani bana 3-4 kelime veriyor ben o kelimelerin içinde geçtiği sırf o geceye özgü bir masal uyduruyorum, gün içinden elementler ekliyorum, az biraz hafıza geliştiriyoruz falan. Böyle bir uyku öncesi oyunumuz var. Bu geceki kelimeler "kaplumbağa, tavşan, maya, muz ve baba" olarak önüme serpildi. Hemen bir muz tarlası, kaplumbağa ve tavşana ağaçtan muz toplamayı öğreten Maya fikri geldi aklıma, iyi güzel..
Masal süper gidiyordu, çocuk tam mayışmış, uykuya saniyeler kalmış, o umut ışığı belirmiş tünelin ucunda (bildiniz mi o anı?! çok ince buz üstünde kayıyorsunuz, asla çocukla gz teması kurmuyorsunuz hani temsili fotosu yanda). Tam o sırada hayatımın hatasını yapıp, muz ağacını konuşturasım tutuyor! Ama ağaç ayol bu, kısık sesle konuşacak tabii ki de. Ne der peki ağaç? Boğuk bir "guuu" çıkıyor ağzımdan ve mayışık çocuğun gözler anında faltaşı! "neeeee? anne niye guuu"... "ee öö, ağaç işte guu dedi".. "anne ben çok korktum, ağaç konuşmasın"... "tamam yavrum konuşmaz ağaç".. "anne ben çok korktum ama ya bizim muz ağacımız da guu derse" .. Ve 30dk boyunca korkuyla uyumayı reddeden çocuk, onu ağaçların ancak çok büyüyünce konuşacaklarına, bizim evde konuşan hiç ağaç olmadığına ikna etmeye çalışan ben (içses: hay ben guuu kadar kafama taş..)
Bu sabah kalktığında muz ağacına yaklaşmak bile istemedi çünkü ya konuşur da guuu derseymiş.. Hey Allahım, bi işi de doğru dürüst becerebilsem :D Yani kıssadan hisse; muzu ağaca bağlayın da gözünüzü seveyim ağacı konuşturmayın. Sakın aman sakıııın..!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder