Baharı beklerken..
Çiçekli böcekli bloglarınızı çok kıskanıyorum. Kızıma şu yandaki ev nergisini (süs köpeği gibi anlamsız bir sıfat tamlaması oldu) aldım. Sorumluluk öğrensin derken, benim sabırsız kızım "ne zaman açacak, daha çok su vereyim daha çabuk açsın" mantığıyla çiçeği 4 günde açtırıp sonra da aynı hızla çürüttü. Şimdi "kayıp ve yas" öğreniyor :P
Burada sokak köşelerine kar küremişler, toktağan kar gibi bir şey olmuş, çok sinir bozucu bir manzara. Hava 4-5 derece, etraf gri, tomurcuk yok ve ben Mart başı doğumlu biri olarak kendimi hep "bahar çocuğu" sanarken, aslında son 4 senedir Almanya'da bildiğin "kışın en celalli zamanı çocuğu" olduğum gerçeğiyle yüzleşiyorum. Artık öğrendim; Paskalya'ya dek bahar gelmeyecek ve bu sene Paskalya oldukça geç geliyor.
Klasikleşen Şubat ortası yaz tatilimize çıkamadık bu sene, o nedenle mevsimsel depresyonun dibine vurdum, ben vurunca tüm aileyi de dibe çekiyorum. Kızımın belki de benim genel ruh halimden etkilenen bağışıklık sistemi cortladı, eşimin ayağındaki bir görünüp bir giden kronik ağrı sorunu "bunu daha çok koşarak çözeceksin" diyen tuhaf doktorun sözüne kanıp, gün aşırı sabahın köründe 45dk koşuya çıktığı için (tıp 2. sınıftan terk uzman doktor ben'im gözümde) kendisini seke seke yürür hale getirdi. Adama "hem kel hem topalsın" dedim dün (içimden tabii ama o da son tuvalet kağıdını kopartıp yerine yenisini koymayarak bunu fazlasıyla hak etmişti). Ben hayatına girmeden önce rapunzel gibi saçları, upuzun bacakları, şahane de bir poposu vardı halbuki.. Hiç üstüme alınmıyorum, adamı cortlattığım gerçeğini..
Annem aramızda geçirdiği kabus dolu 1 haftadan huzur dolu evine geri dönerken, sağolsun klasik Türk anaları gibi koca bir zarf bırakmış, bu yaşta ana baba parası almak çok gurur kırıcı bir şey diye düşünerek sol cebime usulca yerleştirdim. İnsanın gözünün önünde para olması kötü birşey. İçimdeki liboş-kapitalist dürtüp duruyor, aslında kızımla benim öğle yemeklerimiz ve zaruri ihtiyaçlarımız için olan bu aile yardımını ucundan kıyısından tırtıklayıp, kendimi ihtiyacım olduğuna inandırdığım bir takım gereksiz harcamalar içine giriyorum. Mesela baharın B'si görünmemişken gittim kızın bahar ve hatta yaz için ihtiyacı olabilecek herşeyi aldım. Kış ortasında resmen askılı elbise aldım kendisine, artık içimdeki yaz özlemi ne haddeye vardı ve beni delirttiyse.. Hem de Almanya'da askılı elbise giyilmesi görülmüş şey değilken "olsun bu yaz inşallah Türkiye'de giyer, birazcık da uzun kalırız, çok lazım bu çiçekli elbise" diye düşünüp, aldım.
Aslında ben pek alışverişi sevmem ve zaruri ihtiyaçlar çıkmadıkça da gitmem fakat üç nedenle bu iş zaruri hale gelmişti: 1). Maya bezi bıraktı (zil çalıp oynayalım evet ama her an geri dönebilir korkusuyla bir de "Maşallah" diyelim) ve kendisine mutlaka önünde prensesler olan, en oryantal, en pembe, en simli külotlardan almam icab etti. Çünkü gittiği kreşte "don trendi" bu şekilde ve kendisi benim aldığım minik kedili ya da ufacık kalpli minimalist sade külotlara kat-i surette yüz vermiyor. 15 adet "don" yanında tabii artık adettendir, eşit sayıda da atlet aldım, sonra içimdeki Türk anası "ay belceğizi açılır, donar be bu çocuk" diye dürttü, gittim bir kasa da kısa kollu beyazlı pembeli içe giymelik tshirtler aldım. Alem çocuk; her gördüğüne pantolonunu indiriverip, eteğini yukarı kaldırıverip "baaaaak ben artık don giyiyorum hem de prensesliii" diyerek gösteriyor! İzmirliler anladı burdaki ince lügatı :P
2. neden ise; inşallah kısmetse gelecek ay birkaç seyahat planlıyoruz ve ben bir de aileceğizimi görmeye Maya ile Türkiye (Ankara)'ya geleceğim. Nedense ben gelince ailem hep birşeyler almak istiyor ve ben sınırlı günü alışverişle geçirmek istemiyorum. O nedenle herşeyi aldım hazır ettim ki orda sadece birbirimize doyalım, oturup konuşalım, yiyip içelim. Burdan bloğumu okuyan ve söylediğimde duymamazlığa gelen tüm aile üyelerine selam olsun; sakın bize birşey almayın, ucuz bilet buldum ve sadece el bagajıyla gelebiliyorum, alırsanız aynen iade etmek durumunda kalacaksınız.
Son neden ise; Maya'ya hala ve inatla çıtçıtlı badiler giydiriyordum ben. Beli bıkını açılmasın mantığıyla tabii. E bu Almanlar çocuğun tuvalet eğitimini "çocuk kendi soyunup, tuvalete oturup, çişini yapıp, kendini temizleyip, tekrar giyinmek" olarak tanımladıkları için (bu durumda bizim ülkede ilkokul seviyesinde hala tuvalet eğitimini tamamlamamış yavrular var yahu), çıtçıt işi biraz süreci aksatıyordu tabii.
O nedenle, hazır soldan soldan bir alım gücü de gelmişken, gittim biraz dışlık tshirt, uzun kollu bluz de alıverdim, sonra bir posta onlar arasından olmayanları değiştirdim, değişim yaparken gözüme işte o yeni sezonluk elbiselerle o Zara'daki mini etek takıldı, onları alınca zaten artık kendimi kaybetmiştim, bari 2-3 de hırka alayım derken bir de yazlık mont aldım (o ne be? diyeceksiniz haklısınız, yazın burda bizim memlekette Mart ayında bizi darlayacak kalınlıkta montlar giyiyoruz). İki de külotlu çorap attım sepete, derken aklıma ayaklar geldi.. Sevdiğim iki marka var; Elefanten ve okul ayakkabısı olarak yumuşak Superfit. En güzeli çocuğa numarayı dükkanda denettirip, internetten almak bence. Amazon Prime üyesiyseniz, hemen 3-4 günde teslim ediyor. 1 adet yağmurlu çamurlu günlerde, şu bahar döneminde de üşümeden giyebileceği kalın sağlam bir ayakkabı, 1 adet yazlık hafif spor pabuç, bir adet de "delikli delikli" sıcak gün ayakkabısı, bir adet de suya da girmelik patik ayakkabı şeklinde şak diye aldım internetten, bu hafta kapıma teslim edilecekler ve bu kapıldığım kısa süreli ama yoğun alışveriş çılgınlığı da teeee kışa dek bitmiş olacak!
Kısacası koca bir haftayı alışverişle geçirdim; gayet minimalist, "az çoktur!" diyen, AVM'lerden nefret eden bir insancağızken nasıl bu hale geldiğime ben bile inanamıyorum. Fakat ne kadar boş ve rahat bir hayatmış bu, sabah çıkıyorsun önce gözlerini süze süze bir kahveni içiyorsun, ordan yayıla yayıla dükkan geziyorsun, elindeki paketler birikince eve dönüyorsun ve evde gözlerini süze süze aldığın şeylere bakıyorsun. Allahım ne boş ne tasasız ve de ne anlamsız bir hayat.. Böyle yaşayan hatunlar var yahu, bu şekilde! İnsan delirmez mi bu boşlukta, anlamsızlıkta..?
Ha bu arada bu kadar alışveriş içinde kendime ne aldım derseniz; ilk gün 1 adet kaşarlı tost, ikinci gün vanilyalı dondurma, üçüncü gün 1 adet toka, dördüncü gün yazı defteri. Eşime de H&M'den 10lu paket siyah çorap. Bizim dolaplar gayet minimalist ve yeterli devam ediyor ama Maya'yı "2016 ilkbahar yaz sezonu"nda moda ikonu edecem, kararlıyım :P
Biz bahara hazırız.. Şimdi geriye kalan; o minik kuşların gelmesi, o tomurcukların belirivermesi, o havaya yayılan şekerli baygın koku, griden maviye dönüşecek gökyüzü! Hadi gel artık ne olur..!
Burada sokak köşelerine kar küremişler, toktağan kar gibi bir şey olmuş, çok sinir bozucu bir manzara. Hava 4-5 derece, etraf gri, tomurcuk yok ve ben Mart başı doğumlu biri olarak kendimi hep "bahar çocuğu" sanarken, aslında son 4 senedir Almanya'da bildiğin "kışın en celalli zamanı çocuğu" olduğum gerçeğiyle yüzleşiyorum. Artık öğrendim; Paskalya'ya dek bahar gelmeyecek ve bu sene Paskalya oldukça geç geliyor.
Klasikleşen Şubat ortası yaz tatilimize çıkamadık bu sene, o nedenle mevsimsel depresyonun dibine vurdum, ben vurunca tüm aileyi de dibe çekiyorum. Kızımın belki de benim genel ruh halimden etkilenen bağışıklık sistemi cortladı, eşimin ayağındaki bir görünüp bir giden kronik ağrı sorunu "bunu daha çok koşarak çözeceksin" diyen tuhaf doktorun sözüne kanıp, gün aşırı sabahın köründe 45dk koşuya çıktığı için (tıp 2. sınıftan terk uzman doktor ben'im gözümde) kendisini seke seke yürür hale getirdi. Adama "hem kel hem topalsın" dedim dün (içimden tabii ama o da son tuvalet kağıdını kopartıp yerine yenisini koymayarak bunu fazlasıyla hak etmişti). Ben hayatına girmeden önce rapunzel gibi saçları, upuzun bacakları, şahane de bir poposu vardı halbuki.. Hiç üstüme alınmıyorum, adamı cortlattığım gerçeğini..
Annem aramızda geçirdiği kabus dolu 1 haftadan huzur dolu evine geri dönerken, sağolsun klasik Türk anaları gibi koca bir zarf bırakmış, bu yaşta ana baba parası almak çok gurur kırıcı bir şey diye düşünerek sol cebime usulca yerleştirdim. İnsanın gözünün önünde para olması kötü birşey. İçimdeki liboş-kapitalist dürtüp duruyor, aslında kızımla benim öğle yemeklerimiz ve zaruri ihtiyaçlarımız için olan bu aile yardımını ucundan kıyısından tırtıklayıp, kendimi ihtiyacım olduğuna inandırdığım bir takım gereksiz harcamalar içine giriyorum. Mesela baharın B'si görünmemişken gittim kızın bahar ve hatta yaz için ihtiyacı olabilecek herşeyi aldım. Kış ortasında resmen askılı elbise aldım kendisine, artık içimdeki yaz özlemi ne haddeye vardı ve beni delirttiyse.. Hem de Almanya'da askılı elbise giyilmesi görülmüş şey değilken "olsun bu yaz inşallah Türkiye'de giyer, birazcık da uzun kalırız, çok lazım bu çiçekli elbise" diye düşünüp, aldım.
Aslında ben pek alışverişi sevmem ve zaruri ihtiyaçlar çıkmadıkça da gitmem fakat üç nedenle bu iş zaruri hale gelmişti: 1). Maya bezi bıraktı (zil çalıp oynayalım evet ama her an geri dönebilir korkusuyla bir de "Maşallah" diyelim) ve kendisine mutlaka önünde prensesler olan, en oryantal, en pembe, en simli külotlardan almam icab etti. Çünkü gittiği kreşte "don trendi" bu şekilde ve kendisi benim aldığım minik kedili ya da ufacık kalpli minimalist sade külotlara kat-i surette yüz vermiyor. 15 adet "don" yanında tabii artık adettendir, eşit sayıda da atlet aldım, sonra içimdeki Türk anası "ay belceğizi açılır, donar be bu çocuk" diye dürttü, gittim bir kasa da kısa kollu beyazlı pembeli içe giymelik tshirtler aldım. Alem çocuk; her gördüğüne pantolonunu indiriverip, eteğini yukarı kaldırıverip "baaaaak ben artık don giyiyorum hem de prensesliii" diyerek gösteriyor! İzmirliler anladı burdaki ince lügatı :P
2. neden ise; inşallah kısmetse gelecek ay birkaç seyahat planlıyoruz ve ben bir de aileceğizimi görmeye Maya ile Türkiye (Ankara)'ya geleceğim. Nedense ben gelince ailem hep birşeyler almak istiyor ve ben sınırlı günü alışverişle geçirmek istemiyorum. O nedenle herşeyi aldım hazır ettim ki orda sadece birbirimize doyalım, oturup konuşalım, yiyip içelim. Burdan bloğumu okuyan ve söylediğimde duymamazlığa gelen tüm aile üyelerine selam olsun; sakın bize birşey almayın, ucuz bilet buldum ve sadece el bagajıyla gelebiliyorum, alırsanız aynen iade etmek durumunda kalacaksınız.
Son neden ise; Maya'ya hala ve inatla çıtçıtlı badiler giydiriyordum ben. Beli bıkını açılmasın mantığıyla tabii. E bu Almanlar çocuğun tuvalet eğitimini "çocuk kendi soyunup, tuvalete oturup, çişini yapıp, kendini temizleyip, tekrar giyinmek" olarak tanımladıkları için (bu durumda bizim ülkede ilkokul seviyesinde hala tuvalet eğitimini tamamlamamış yavrular var yahu), çıtçıt işi biraz süreci aksatıyordu tabii.
O nedenle, hazır soldan soldan bir alım gücü de gelmişken, gittim biraz dışlık tshirt, uzun kollu bluz de alıverdim, sonra bir posta onlar arasından olmayanları değiştirdim, değişim yaparken gözüme işte o yeni sezonluk elbiselerle o Zara'daki mini etek takıldı, onları alınca zaten artık kendimi kaybetmiştim, bari 2-3 de hırka alayım derken bir de yazlık mont aldım (o ne be? diyeceksiniz haklısınız, yazın burda bizim memlekette Mart ayında bizi darlayacak kalınlıkta montlar giyiyoruz). İki de külotlu çorap attım sepete, derken aklıma ayaklar geldi.. Sevdiğim iki marka var; Elefanten ve okul ayakkabısı olarak yumuşak Superfit. En güzeli çocuğa numarayı dükkanda denettirip, internetten almak bence. Amazon Prime üyesiyseniz, hemen 3-4 günde teslim ediyor. 1 adet yağmurlu çamurlu günlerde, şu bahar döneminde de üşümeden giyebileceği kalın sağlam bir ayakkabı, 1 adet yazlık hafif spor pabuç, bir adet de "delikli delikli" sıcak gün ayakkabısı, bir adet de suya da girmelik patik ayakkabı şeklinde şak diye aldım internetten, bu hafta kapıma teslim edilecekler ve bu kapıldığım kısa süreli ama yoğun alışveriş çılgınlığı da teeee kışa dek bitmiş olacak!
Kısacası koca bir haftayı alışverişle geçirdim; gayet minimalist, "az çoktur!" diyen, AVM'lerden nefret eden bir insancağızken nasıl bu hale geldiğime ben bile inanamıyorum. Fakat ne kadar boş ve rahat bir hayatmış bu, sabah çıkıyorsun önce gözlerini süze süze bir kahveni içiyorsun, ordan yayıla yayıla dükkan geziyorsun, elindeki paketler birikince eve dönüyorsun ve evde gözlerini süze süze aldığın şeylere bakıyorsun. Allahım ne boş ne tasasız ve de ne anlamsız bir hayat.. Böyle yaşayan hatunlar var yahu, bu şekilde! İnsan delirmez mi bu boşlukta, anlamsızlıkta..?
Ha bu arada bu kadar alışveriş içinde kendime ne aldım derseniz; ilk gün 1 adet kaşarlı tost, ikinci gün vanilyalı dondurma, üçüncü gün 1 adet toka, dördüncü gün yazı defteri. Eşime de H&M'den 10lu paket siyah çorap. Bizim dolaplar gayet minimalist ve yeterli devam ediyor ama Maya'yı "2016 ilkbahar yaz sezonu"nda moda ikonu edecem, kararlıyım :P
Biz bahara hazırız.. Şimdi geriye kalan; o minik kuşların gelmesi, o tomurcukların belirivermesi, o havaya yayılan şekerli baygın koku, griden maviye dönüşecek gökyüzü! Hadi gel artık ne olur..!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder