Hayatta B Planınız var mı?
Evlisiniz, eşinizi seviyorsunuz, o da sizi seviyor. Belki bir iki çocuğunuz var, belki onları kendiniz büyütmeyi seçtiniz ya da iyi bir bakıcı buldunuz, işinize devam ettiniz. Belki eviniz kışın güzel ısınıyor, ara sıra tatiller yapabiliyor, kafanıza esince dışarda yiyebiliyorsunuz. Peki bunları "garanti" görüyor, yaşamınızın tamamen kontrolünüz altında ve güvenli olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Ya bir sabah rutin kontrolde verdiğiniz o kan örneğinin sonucu "iyi" çıkmazsa? Ya da o çok sevdiğiniz, sizi bir gün bile üzmemiş eşinizin aslında bir başka kadınla ilişkisi olduğunu fark ederseniz? Ya çocuğunuzun özel eğitime ihtiyacı olduğu gerçeği karşınıza çıkarsa ya da dikkatsiz bir sürücü gelip size çarpar, gözünüz gibi sakındığınız bir aile ferdini bir kaç saniye içinde kaybederseniz? Bunları düşünüyor musunuz hiç? Peki "aman düşünme şimdi bunları" ya da "ayy öyle bir şey olursa ben yaşayamammmm" demek yerine, daha gerçekçi bir planınız var mı?
Bizim kültürümüzde ne yazık ki bu tip olumsuz yaşam olayları genellikle gözardı ediliyor, hatta bu eğilim "fazla düşünme yoksa başına geliverir" gibi doğu kültürüne özgü batıl inançlarla da destekleniyor. Hatta bunu dile getirdiğinizde "ay ne negatif insan" yaftası yiyebiliyorsunuz.
Oysa çevremize bakarsak her insanın yaşamında sağlık sorunları, kazalar, kayıplar, hiç planlanmamış yaşam olayları ve şanssızlıklar mutlaka yaşanıyor. Bazı insanlar bu döneme hazırlıksız yakalandıkları için perişan oluyor, olumsuz yaşam olaylarının altında eziliyorlar. Oysa bazı insanlar bu olayları olabilecek en az hasarla atlatıp bir de üstüne kendilerine "olumlu yaşam dersleri" çıkartabiliyorlar. Bunun anahtarı yaşamı bize geldiği şekliyle kabullenmek, küçük pencereden bakarken anlam veremediğimiz şanssızlıklara belki de büyük pencereden bakabilmeyi öğrenmek. Fakat "kabullenmek" de yaşam standardımızı korumada tek başına yeterli değil. Mutlaka herşeye yeniden başlayabilecek gücü bulabilmemiz, yani yaşam olaylarına karşı bir "B Planı" sahibi olmamız şart.
Özellikle biz kadınların bu konuda düşünmesi lazım. Diyelim çocuk için kariyeri bıraktınız, eşinizin kazancına bakıyorsunuz, çocuğunuza adadınız kendinizi. Eşiniz bir sabah geldi "bu evlilik yürümüyor, ben başka biriyle bir ilişki yaşıyorum" dedi ve yollarınızı ayırmaya karar verdiniz. Ne olacak hiç düşündünüz mü? Olmaz mı? Sizinki Beyaz Atlı Prens, hayatta yapmaz mı? Bence bir daha düşünün, hayatta neyin garantisi var ki? Yani diyeceğim şudur; çocuk için kariyeri bırakırken, tüm köprüleri yıkmayın, CV'deki o 5 senelik boşluğu çocuğu olmayan bir patrona nasıl açıklayacağınızı düşünerek yaşayın. Ya da tüm maaşınızı çocuğun özel okuluna yatırmayın, az biraz kenara para atın. Kendinize ait özel bir hesabınız varsa, kimseye hesap vermek zorunda değilsiniz..
Bunları hiç sevmediğim "meli malı" dilinde yazıyorum çünkü benim eşimden gizli 5 kuruş param yok ve bu beni rahatsız ediyor. Eşimi çok sevdiğim, onun beni asla üzecek bir davranış içine girmeyeceğini sandığım için kendimi naif buluyorum. Hayat %100 müşterek bizde, mesela akşam yemeklerini o öderse, öğle yemeklerini ben öderim, çocuğun okulunu o öderse hobi ve sporunu ben öderim, yurtdışı tatillerini o öderse türkiye tatillerini ben öderim falan. Tam bir Alman sistemi evet ama hayat müşterek.. Ama yine de son zamanlarda, özellikle şu an işyerimde hak ettiğim ücreti alamıyorken, daha da bir süre tam zamanlı çalışma koşuluna geçmem söz konusu değilken, biraz durumdan rahatsız oluyorum. Eşime ve aileme maddi anlamda bağımlıyım. Bu beni çok rahatsız ediyor. Biliyorum desteksiz çocuk bakımı nedeniyle onların maddi yardımları benim emeğimin karşılığı gibi aslında ama yine de insan bir kez kendi parasını kazandıysa, başkasının parasını yemek rahatsız ediyor.. Anlayan anladı..
Tekrar tam zamanlı çalışmaya başlamadığım taktirde bu durumdan nasıl çıkacağım bilemiyorum. Fakat bir Plan B'ye de ihtiyaç duyuyorum.. Şu an Maya'nın ve benim günlük masraflarımızın dışında kalan aile yardımını biriktirmek dışında çok fazla bir şansım yok ve yaşadığımız ülkenin sağlık sigorta sistemine de güveniyorum fakat asıl "Allah korusun", "Allah kaldıramayacağım dert vermesin" demek dışında çok gerçekçi bir "B planı"m yok.. Bilmem sizin var mı? Şartlarınız uygunsa, sadece sizin bildiğiniz bir maddi hesap açmakla ve 5 sene sonra kendinizi nerede görmek istediğinizi düşünerek başlayabilirsiniz belki bu plana.. Biraz da olumsuz yaşam olaylarıyla karşılaşma riskine karşı kişisel gelişimle kendinizi güçlendirerek belki.. En basitinden acil durumlar için bir plan oluşturarak ya da; bana bir şey olursa şunlar şunlar yapılsın isterim ya da bir kaza anında şu kişi aransın, zor bir durumda şu kişiden destek sağlanabilir diye düşünerek ve bu kişilerin iletişim bilgilerini eşinizin de bildiği bir deftere yazarak ya da - Allah esirgesin - her iki ebeveynin de olmadığı bir durumda çocuğunuzu kime bırakabileceğinizi düşünerek ve bu kişilerle bunu tartışıp belki bir avukatla da durumu netleştirerek..
Biraz ağır oldu ama, son zamanlarda dünya genelindeki gidişat ve özellikle ülkemizde yaşananlar ne yazık ki insanı düşündürüyor ve "B Planı" yapmak bence gerçekten önemli ve zaruri bir hal almaya başladı.. Bilmiyorum sizin bu konudaki düşünceleriniz ve planlarınız ya da yaptıklarınız, bana önerebilecekleriniz neler?
Ya bir sabah rutin kontrolde verdiğiniz o kan örneğinin sonucu "iyi" çıkmazsa? Ya da o çok sevdiğiniz, sizi bir gün bile üzmemiş eşinizin aslında bir başka kadınla ilişkisi olduğunu fark ederseniz? Ya çocuğunuzun özel eğitime ihtiyacı olduğu gerçeği karşınıza çıkarsa ya da dikkatsiz bir sürücü gelip size çarpar, gözünüz gibi sakındığınız bir aile ferdini bir kaç saniye içinde kaybederseniz? Bunları düşünüyor musunuz hiç? Peki "aman düşünme şimdi bunları" ya da "ayy öyle bir şey olursa ben yaşayamammmm" demek yerine, daha gerçekçi bir planınız var mı?
Bizim kültürümüzde ne yazık ki bu tip olumsuz yaşam olayları genellikle gözardı ediliyor, hatta bu eğilim "fazla düşünme yoksa başına geliverir" gibi doğu kültürüne özgü batıl inançlarla da destekleniyor. Hatta bunu dile getirdiğinizde "ay ne negatif insan" yaftası yiyebiliyorsunuz.
Oysa çevremize bakarsak her insanın yaşamında sağlık sorunları, kazalar, kayıplar, hiç planlanmamış yaşam olayları ve şanssızlıklar mutlaka yaşanıyor. Bazı insanlar bu döneme hazırlıksız yakalandıkları için perişan oluyor, olumsuz yaşam olaylarının altında eziliyorlar. Oysa bazı insanlar bu olayları olabilecek en az hasarla atlatıp bir de üstüne kendilerine "olumlu yaşam dersleri" çıkartabiliyorlar. Bunun anahtarı yaşamı bize geldiği şekliyle kabullenmek, küçük pencereden bakarken anlam veremediğimiz şanssızlıklara belki de büyük pencereden bakabilmeyi öğrenmek. Fakat "kabullenmek" de yaşam standardımızı korumada tek başına yeterli değil. Mutlaka herşeye yeniden başlayabilecek gücü bulabilmemiz, yani yaşam olaylarına karşı bir "B Planı" sahibi olmamız şart.
Özellikle biz kadınların bu konuda düşünmesi lazım. Diyelim çocuk için kariyeri bıraktınız, eşinizin kazancına bakıyorsunuz, çocuğunuza adadınız kendinizi. Eşiniz bir sabah geldi "bu evlilik yürümüyor, ben başka biriyle bir ilişki yaşıyorum" dedi ve yollarınızı ayırmaya karar verdiniz. Ne olacak hiç düşündünüz mü? Olmaz mı? Sizinki Beyaz Atlı Prens, hayatta yapmaz mı? Bence bir daha düşünün, hayatta neyin garantisi var ki? Yani diyeceğim şudur; çocuk için kariyeri bırakırken, tüm köprüleri yıkmayın, CV'deki o 5 senelik boşluğu çocuğu olmayan bir patrona nasıl açıklayacağınızı düşünerek yaşayın. Ya da tüm maaşınızı çocuğun özel okuluna yatırmayın, az biraz kenara para atın. Kendinize ait özel bir hesabınız varsa, kimseye hesap vermek zorunda değilsiniz..
Bunları hiç sevmediğim "meli malı" dilinde yazıyorum çünkü benim eşimden gizli 5 kuruş param yok ve bu beni rahatsız ediyor. Eşimi çok sevdiğim, onun beni asla üzecek bir davranış içine girmeyeceğini sandığım için kendimi naif buluyorum. Hayat %100 müşterek bizde, mesela akşam yemeklerini o öderse, öğle yemeklerini ben öderim, çocuğun okulunu o öderse hobi ve sporunu ben öderim, yurtdışı tatillerini o öderse türkiye tatillerini ben öderim falan. Tam bir Alman sistemi evet ama hayat müşterek.. Ama yine de son zamanlarda, özellikle şu an işyerimde hak ettiğim ücreti alamıyorken, daha da bir süre tam zamanlı çalışma koşuluna geçmem söz konusu değilken, biraz durumdan rahatsız oluyorum. Eşime ve aileme maddi anlamda bağımlıyım. Bu beni çok rahatsız ediyor. Biliyorum desteksiz çocuk bakımı nedeniyle onların maddi yardımları benim emeğimin karşılığı gibi aslında ama yine de insan bir kez kendi parasını kazandıysa, başkasının parasını yemek rahatsız ediyor.. Anlayan anladı..
Tekrar tam zamanlı çalışmaya başlamadığım taktirde bu durumdan nasıl çıkacağım bilemiyorum. Fakat bir Plan B'ye de ihtiyaç duyuyorum.. Şu an Maya'nın ve benim günlük masraflarımızın dışında kalan aile yardımını biriktirmek dışında çok fazla bir şansım yok ve yaşadığımız ülkenin sağlık sigorta sistemine de güveniyorum fakat asıl "Allah korusun", "Allah kaldıramayacağım dert vermesin" demek dışında çok gerçekçi bir "B planı"m yok.. Bilmem sizin var mı? Şartlarınız uygunsa, sadece sizin bildiğiniz bir maddi hesap açmakla ve 5 sene sonra kendinizi nerede görmek istediğinizi düşünerek başlayabilirsiniz belki bu plana.. Biraz da olumsuz yaşam olaylarıyla karşılaşma riskine karşı kişisel gelişimle kendinizi güçlendirerek belki.. En basitinden acil durumlar için bir plan oluşturarak ya da; bana bir şey olursa şunlar şunlar yapılsın isterim ya da bir kaza anında şu kişi aransın, zor bir durumda şu kişiden destek sağlanabilir diye düşünerek ve bu kişilerin iletişim bilgilerini eşinizin de bildiği bir deftere yazarak ya da - Allah esirgesin - her iki ebeveynin de olmadığı bir durumda çocuğunuzu kime bırakabileceğinizi düşünerek ve bu kişilerle bunu tartışıp belki bir avukatla da durumu netleştirerek..
Biraz ağır oldu ama, son zamanlarda dünya genelindeki gidişat ve özellikle ülkemizde yaşananlar ne yazık ki insanı düşündürüyor ve "B Planı" yapmak bence gerçekten önemli ve zaruri bir hal almaya başladı.. Bilmiyorum sizin bu konudaki düşünceleriniz ve planlarınız ya da yaptıklarınız, bana önerebilecekleriniz neler?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder